Boğaz da Yalın mı var derdin var!
Boğaz'da yalın mı var derdin var! Nasıl olmasın? Asırlık ve de milyon dolarlık yalı, denizden gelen davetsiz bir misafirle karşılaşabiliyor ansızın.
Beşiktaş sahillerinde bir gün koca bir gemi, burnunu yalının balkonundan, penceresinden içeri sokabiliyor.
Denizden karaya taşan devasa gövdesi yalı bahçesinin üzerini öyle bir kaplıyor ki, dekoratif gölgeliklerin hiçbir gereği kalmıyor! Yalı manzarası artık ne deniz ne de karşı kıyı. Tek manzara gemi gövdesi.
Can ve mal korkusu da cabası. Tıpkı geçtiğimiz ayın sonunda sanatçı Oya Başar’ın oturduğu Burhanettin Efendi Yalısı’na burnunu dayayan kereste yüklü Ro-Ro gemisinin sebep olduğu kaza gibi. Oya Başar, Ella J adlı geminin evine doğru gelişini, iskeleye çarpıp yalıya iki metre kala duruşunu pencereden izlemiş, şaşkınlığını da şu sözlerle aktarmıştı: “Kocaman bir gemi evimizin içine giriyordu.”
Tabii sanatçı Başar’ın evine misafir olmak isteyen gemiye özenen başkaları da oldu. Benzer dört kaza daha yaşandı kısa süre içerisinde. Kıyıya metreler kala durmayı başaranlar da oldu, kıyıya çarpanlar da.
Bol kıvrımlı ve de dar Boğaz’dan her 12 dakikada bir gemi geçtiğini ve kılavuz kaptan kullanmanın keyfe bırakıldığını göz önüne alırsak bu kadar kısa sürede bu kadar bol kazayı yaşamak ürkütücü olsa da pek şaşırtıcı olmasa gerek. Gemi kazalarından ürken, sadece Boğaz’ın iki yanına sıralanmış yalılarda oturanlar değil elbette.
Ya da Boğaz kıyısında yaşayan Pınar Altuğ, Nurgül Yeşilçay, Nurseli İdiz ve Türkan Şoray gibi ünlüler değil. Arnavutköy, Yeniköy, Bebek, Anadoluhisarı, Beylerbeyi gibi semtlerde yaşayan sıradan vatandaşların ve esnaflık yapanların da aklının bir köşesinde ‘Ya gemi üstümüze gelirse?’ sorusu duruyor. Hayatın daha bir hareketli aktığı Arnavutköy sahilinde bulunan Vira Vira Balık Restoran’ın yöneticisi Duran Yıldırım, kazalar nedeniyle tedirgin olduklarını ifade ediyor.
Özellikle geçtiğimiz günlerde yaşanan kaza sırasında büyük korku yaşadıklarını belirtiyor. O gün sahil şeridinde bulunan insanların ne yapacağını şaşırdığını ifade ediyor. Restoran müşterilerinin de bu durumdan rahatsız olduğunu söyleyen Yıldırım, “Bu işe bir çözüm bulunması gerekiyor. Boğaz kıyısında üstüme gemi gelecek korkusu yaşamamalı insanlar.” diyor.
Arnavutköy muhtarı Sedef İrteş de mahallelinin her kazada büyük bir korku yaşadığını belirtiyor. “Sadece yalılarda oturanlar değil herkes tedirgin.” diyor. Yeniköy sahilindeki Su Ürünleri Kooperatifi’nin başkanı Celal Satıroğlu, kazalar bir yana gemilerin geçişinden bile rahatsız.
Satıroğlu aynı zamanda balıkçılık yapıyor. Boğaz’dan dur durak bilmeden geçen gemilerin balıkçılık yapmalarına engel olduğunu söylüyor.
Hatta gemi dalgalarının kıyıya büyük zarar verdiğini ifade ediyor. Yani kıyı şeridinde kime sorsanız Boğaz’dan bu kadar sık gemi geçişinden ve özellikle de kazalardan fazlasıyla rahatsız.
Sadece yalıların, yalılarda yaşayanların gündeme gelmesinden de rahatsızlar. Zaten çoğu, yalılarla ilgili sorulara ‘Yalı hayatını bilmem! Tanımayız birbirimizi.’ diye karşılık veriyor.
Gemiden korksa bile kimse yalısını terk etmez. Yalı yalıdır!
Ya yalıda oturanlar? Gemi kazalarından ürktükleri kesin. Peki, bu korku nedeniyle oturdukları yalıdan taşınıyorlar mı, yalılarını satışa çıkarıyorlar mı, dahası yalıların emlak değeri kazalar nedeniyle düşüyor mu? Bu soruların cevabını vermeden önce şunu söyleyelim: Yalı hayatı, bulunduğu semtin geri kalanına göre pek gizemli. Yalılarda kimlerin oturduğu, kaça satın aldığı ya da sattığı…
Öncelikle şunu belirtelim ki; Boğaz’ın iki yanını süsleyen yalılar, fiyatları açısından ne ekonomik krize ne de ürkütücü gemi kazalarına aldırış ediyor. Yani bir gün balkondan gemiyle burun buruna gelme riski olsa da yalılara talep her zaman üst seviyede. Boğaz’da 620 yalı var.
En değerlileri, Yeniköy, Bebek, Kandilli, Vaniköy, Kanlıca, Anadolu Hisarı ve Beylerbeyi’nde. Bu yalılar, yaklaşık bir milyon dolardan başlayıp yüz milyon doları aşan fiyatlara sahip. Milyonlar, yalının tarihine ve hikâyesine göre yükseliyor. Yalıların bulunduğu semtlerde faaliyet gösteren emlakçılar, kazaların bu fiyatları etkilemediğini dile getiriyor. ‘Yalı her durumda rağbet görür.’ diyorlar. ‘Kaza sonrası yalısını satışa çıkaran oluyor mu?’ sorusuna pek cevap vermek istemiyorlar.
Bunun kazalarla ya da değer yitirmesiyle bir ilgisi yok. Yalı satışları gizlilik içinde yapılıyormuş. Kimsenin ruhu duymadan el değiştiriyormuş yalılar. Çünkü her biri birbirinden ünlü yalı sahipleri, kendilerine ‘yalı satıyor’ dedirttirmemek için satışın gizli kalmasını istiyormuş.
Emlakçılar da bu gizlilik ilkesine uymak zorunda. Bu yüzden yalıların pazarlamasını gizlice yapan emlakçılarda hangi yalı kime ait, kaça almış, kaça satıyor gibi soruların cevabı yok! Tek bir cevap var: “Yalı yalıdır! Değer kaybetmez. Kazadan korksa bile kimse yalısını terk etmez.”
Koca bir gemi evimzin içine girdi
Yalı sakini Oya Başar: Evde otururken geminin bize doğru yaklaşmaya başladığını gördüm. Evin penceresinden korku içinde izlemek zorunda kaldık. Çok kötü bir duyguydu. Gemi büyük bir gürültüyle iskeleye çarptı. Allaha şükür daha fazla ilerlemedi. Çok büyük bir tehlike atlattık.
Korktuk, korkmamaya olanak var mı? Kocaman bir gemi evimizin içine giriyor yani. Çok enteresan bir şey gerçekten. Biz bunları çok oynadık da gerçek olacağını tahmin etmiyorduk ama gerçek. Demek ki çok doğru şeyleri oynamışız.
Korkmuyorum üzüntü duyuyorum
Arnavutköy sakini Mutlu Tönbekici: Kendi adıma sahile yakın oturmadığım için bir korku yaşamıyorum. Fakat Boğaz’da tankerlerin çarpışması gibi bir olay bütün Boğaz’ı olumsuz etkiler. Her an her yerde bir tehlike var. Ben bu durumda Arnavutköy’de yaşayan biri olarak korku yaşamıyorum ama üzüntü duyuyorum.
Bu, Arnavutköy’de oturmamla ilgili bir şey de değil. Gayrettepe’de de otursam yalıların Boğaz’ın incisi, süsü kimliği olduğunu düşünüyorum. Yalılara tankerin de çarpması, yangın çıkması da, onların kaderlerine terk edilmesi de beni üzer.
Tedirginim, uykularım kaçıyor!
Bebek sakini Cem Özer: Bugüne kadar karaya ya da yalıya çarpan gemiler korkuttu bizi tabii. Ancak ben bundan daha çok çarpma ihtimali olan gemilerden korkuyorum. Hem Boğaz’da hem de İstanbul’da yaşayanlar büyük tehlike içinde. Çünkü bu gemiler daha çok yanıcı madde taşıyor.
Geceleri bazen tedirgin oluyorum. Uykularım kaçıyor. “Sonra da Türkiye’de yaşıyoruz, deprem, sel, sağlık sorunları, güvenlik zaafları gibi birçok risk zaten çok yakınımızda; bunların bize çarpma riski bir gemiden daha fazla.” deyip teselli buluyorum. Son olarak “Boğaz’dan yakıt tankerleri, yük gemileri değil balıklar geçsin.” diyorum.
Dar ve kıvrımlı yolda 300’ü aşkın kaza
304 kilometre uzunluğundaki İstanbul Boğazı’nda son on yılda yaklaşık 350’ye yakın kaza meydana geldi. Bunun en önemli sebebi, her geçen yıl artan gemi geçişi. Bir de yer yer 700 metreye kadar düşen darlığı. Montrö Sözleşmesi’nin imzalandığı 1936’da Boğaz’dan geçen gemi sayısı 4 bin 500’ken bugünkü rakam 55 bin. Bu kazaların yüzde 57’sini çatışmalar, yüzde 22’si karaya oturmalar, yüzde 16’sı karaya çarpma ve yangınlar oluşturuyor.
Zamana karşı yarışanlar