Ve Yıldırım “Aziz” oldu!
Beşiktaş kongresi, beklendiği ve tahmin edildiği gibi Yıldırım Demirören’in galibiyetiyle bitti. Hemen söyleyeyim; bu kongreden çıkarılacak önemli sonuçlar var: Onlardan biri, kulüp kongrelerinde iktidarı değiştirmenin hemen hemen olanaksız olduğudur. Endüstriyel spor gelişip sektörleştikçe duygular ve idealler bir yana savrulacak, çıkarlar, stratejiler ve kişisel ilişkiler ağı da giderek sık bir dokuya dönüşecektir.
Yıldırım Demirören’i (ve saygıdeğer eşini) içtenlikle kutluyor, başarılar diliyoruz.
Bu seçimle Demirören, 2023 yılına kadar kulübü yönetme yetkisini de cebine koymuştur. Tecrübesi ve kongre taktikleri konusundaki uzman ekibi, ona sürdürülebilir iktidar olanaklarını armağan etmiştir.
Bu anlamda Yıldırım, kendini “Aziz” ilan etmiştir. Fenerbahçe başkanınının tartışılmaz liderliğini ve başkanlık karizmasını Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nde tekrarlamak için yola çıkmıştır.
Elbette geçmişten dersler çıkararak (ki öyle olduğunu söylüyor), ekibini yenileyerek, kendi iradesiyle daha inanılır, daha disiplinli, bir yapı oluşturarak, akşamüstü kararlarından vazgeçip, dinleme – tartışma – karar süreçlerine özen göstererek yeni dönemin içini doldurabilir. Aksi halde geometrik borç büyümesiyle Beşiktaş sadece küçülür ki, bu hazin durumu rakipleri bile istemez!
Beşiktaş kongresinde neler gördüm, anlatayım…
Örneğin Murat Aksu’ya yapılan “kongreye siyaset karıştırıyor” eleştirisi, Demirören destekçilerinin en büyük malzemesiydi. Oysa asıl siyaset sihirbazı, Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal oldu. Nedense, Yıldırım Demirören ekibine inanılmaz destek verdi. Bu anlamda yakın dostlarıyla zaman zaman telaş ve heyecanla yürüttüğü bir kampanya sergiledi. Aksu’ya yönelik “AKP’nin adamı” eleştirileri, “Ümraniye’ye mescit yapacak” söylemleri, hep bu grubun “laik” Beşiktaşlılar üzerinde uyguladığı baskının araçları oldu.
Kongreden iki ay kadar önce Demirören’in asbaşkanı Levent Erdoğan, Aksu’ya yakınlık gösterdi ve destek vereceğini söyledi. Bülent Deriş de öyle… Faruk Pala’nın da Aksu’ya destek vermesi soru işaretleri yarattı. Bir anlamda ibra karşılığı seçimi kaybetmeye razı bir Demirören stratejisi uygulanıyordu. Aksu, işbaşına geldiği gün “hesaplaşmaktan” vazgeçmemek için kongrede Demirören’i ibra etmeyeceğini deklare etti. Faruk Pala hemen adaylıktan çekildi. 1500 kişilik özel listesi olan Bülent Deriş, yeniden Yıldırım Demirören’i destekleme kararı aldı. Levent Erdoğan da işbaşındaki başkanla dostluk tazeledi.
Murat Aksu, eylem ve söylemleriyle tutarlıydı. Son dakikaya kadar gruplarla işbirliği ve pazarlık yapmayacağını ısrarla tekrarladı. Hasan Arat 2002 kongresinde 4 grupçuyu listesine alarak 3200 oy elde edip Bilgili’ye karşı kaybetmişti. Aksu, hiç bir grupla işbirliği yapmadan 2900 oy aldı. Bu bir başarıdır. Beşiktaş’ta eleştirinin, alternatif oluşturmanın, proje geliştirmenin ve tutarlı muhalefetin örneğidir. Özellikle Aksu’nun ekibine dikkatinizi çekerim. O ekipte kendi alanlarının şampiyonluğunu kazanmış çok değerli insanlar vardı. Bu insanların enerjisi, Beşiktaş’ta vizyon zenginliği yaratabilir… İlle de iktidar ortağı olmalarına da ihtiyaçları yoktur. Bu notları bir kenarda tutun, görürsünüz…
Anlamsız inat!
…Ve Süleyman Seba… Beşiktaş’ın onursal başkanı, Türk sporunun anıt adamı, maalesef bu kongrede de kendinden beklenen net mesajları verememiş, kafa karışıklığına neden olmuştur. Bir yandan Yıldırım Demirören’e karşı tavır geliştirip Aksu’yu desteklediğini yakın çevresine aktarırken, bir yandan da bolca kullandığı ve ne anlama geldiği pek de anlaşılamayan “şey”leri tekrarlayıp ekranlarda “Sadece 1 tane oyum var” demekten kendini alamamıştır. Anlamsız biçimde inat ve ısrarla sürdürdüğü Hikmet Çetin kampanyası ise hayalkırıklığı yaratmıştır. Bugün aralarının soğuk olduğu söylenen, ama hayat boyu Seba ideallerini savunan iki dostu (Curoğlu, Keçeli) Demirören’le yönetim ortağıdır.
Beşiktaş’ta kongreye hazırlanan ekiplerin ve liderlerin ille de Seba’dan referans almaları, destek aramaları artık sona ermelidir. Onursal başkanın böyle bir sorumluluğu ve misyonu yoktur. Biz onu sevgi ve saygıyla anmaya, sportif kimlik ve kişilik örneği olarak selamlamaya devam edelim. Tanrı uzun ömür versin ve hep bizimle olsun, yeter!