Rotrabzon
Rotasyon bu hafta Trabzon’da maç öncesine ilaveten maç içi de devam edince duvara çarptık. Maçı Belediye maçından ayıran tek fark Colman’ın atamadığı gol oldu.
Bu yıl çoğu maç çok iyi sonuç vermiş ve kesinlikle de devam etmesi gereken rotasyon modamız dün Bobo’yu kapsamamalıydı. Beşiktaş Bobo’nun şu hale gelmesi için beş sene bekledi. Az süre değil. Tam kıvama gelmiş, maçlarını bir standarda bağlamışken Brezilyalı, dün kulübe onun yeri değildi. Belki Trabzonspor’u ters köşeye yatırmak istedi Schuster, ama Trabzon’a beş yıldır kâbus olmuş bir adamın yaratacağı psikolojik etkiden istifade edememek de zararımız oldu.
Her yönüyle her hattıyla keyif veren bir futbol oynadığımız ilk yarıda, belki Bobo’yu aramadık. Ama hadi ikinci yarıya da bu değişiklikle başlamadık, 1-0 sonrası Bobo’suz 15 dakika daha kaybetmek, maç sonu üç puanı da kaybettirdi. Yazmayan gazete, söylemeyen yorumcu kalmayacak hafta içi: Bobo girerken neden Ernst çıktı; sonra Guti de çıkınca, ileride üç değil beş forvetimiz olsa ne fark edecekti, onlara Antalya maçı, Rapid maçı asistlerini kim yapacaktı, bunlar hep ortada olan şeylerdi. Ama dün Beşiktaş’ın asıl günahı, bu sezon oyun disiplininin ilk kez hem de çok erken bir dakikada toz olup, duman olup, havaya karışması oldu. Ligin veya Avrupa’nın hiçbir üst düzey takımının, 70. dakikada dağılıp kafasına göre oynamaya başlama hakkı yok.
Guti’nin çok fazla yorulması ve bunun o dakikaya kadar müthiş götürdüğü maçta bitkinlik kokan çalımlara, Quaresma tipi anlayışla kendi kendine oynamaya ve devamında da agresifliğe sebep olması, takımın doğrularını bir anda alt üst etti. Guti geç de olsa alındıktan sonra ise, bu kez işin içine lidersizlik girdi ve herkes birbirine bakar hale geldi. Takımın kreması Quaresma-Guti ikilisi yok, Süpermen Ernst yok, herkese ilham kaynağı İbrahim Üzülmez kenarda, çocukların ilk kez –belki de haklı bulunabilecek¬– böyle bir paniğine şahit olduk.
Tabata böyle bir görevi üstlenemedi. Aurelio’nun zaten içinde yok. Ve dağıldık. Şansın buna rağmen güldüğü dakikalarda ise inançlı değildik.
Beşiktaş’ta bu sene Nihat’ın olmadığı maçlarda adamı çileden çıkaracak isim belli ki Holosko. Tek duam Fatih Tekke gelsin, mevkileri aynı değil, ama Slovak süper starımız hiç olmazsa forvet kontenjanından dışarıda kalsın, bu çile bitsin. Öyle hiçbir şey yapmadığı bir maç çıkardı ve öyle bir gol kaçırdı ki dün yine, saç baş yolduk. Karşındaki kaleye vuramamayı bile anlayabilirim. Ama karşında kale olmadığını görüp dururken tam karşına nasıl vurursun, Holosko bunun örneğini bile gösterdi.
Trabzon dün yendi. Tebrik etmek lazım. Yendikleri takım Avrupalıyı falan artık titreten düşündüren Beşiktaş. Ama yenmek deyince de on türlüsü var bunun kıymetini derecesini belirleyen. Geçen sene Ziya Hoca’nın Diyarbakır’ını izlemiştik İstanbul’da, taktik gereği her futbolcusuna kramp giren. Bu senenin ‘Altın Diyarbakır’ ödülü şimdiden Trabzonspor’a. Yirmi beş dakikada beş futbolcu. Bu kramp olayı süper. Yerlerde kıvranıp saman topağı gibi dönüp yuvarlanmaya da gerek yok bunun tiyatrosunda. Yat dümdüz yere, hatta elleri de koy enseye, iki arkadaş gelsin ayakucuna, biri topuğundan tutup ayakucunu ittirsin 30 saniye, öbürü de hakeme “Hocam arkadaş ölüyor galiba” desin acıklı bir ifadeyle, al sana 1 dakika. Trabzon o gelmeyen ve gelmeyecek şampiyonluk için Diyarbakırspor’u örnek alacaksa, her saniye bir yerleri uf olan Engin Baytar’ın çaldığı saniyelerden medet umacaksa, şu Burak’a forma vermeye devam edecekse, bizi bir gün yine yener de, ligde her sene böyle beşinciliğe oynar.
Teoman Akben
[adrotate group=”77″ banner=”80″]