Renksiz kardeş
Ne günahımız var, neden insanlar tuttukları takımın maçını izlerken aynı zamanda iyi vakit de geçirmiş oluyorlar da, biz izlerken eziyet çekmek zorundayız bilmem. Var demek geçmiş hayatlardan taşıdığımız günahlarımız.
Beşiktaş’ı izlemek gerçekten dayanılmaz işkence. Beşiktaş berbat futbol oynuyor. İnsan yer yer futbol sporu adına üzülüyor, özür dilemek istiyor birilerinden. İster tek tek bak, ister hat olarak, ister kanat olarak, ister mevki olarak, ister takım olarak. Yahu bir takımın, bir tarafı, bir hattı da işlemez mi? Yedi maç oldu, bir tanesinde de bir şeyler oynanmaz mı? Yanlışlıkla oynarsın, yine oynarsın be kardeşim. “Ben şampiyon olacağım” diyen takım, golü de geçtim, bir maçı bir tane net pozisyona giremeden tamamlar mı? Galatasaray’ın, hem de UEFA Kupasında, her maç attığını, sen bu sene oynadığın maçların tamamında atamamışsın; sen geçen sene 34 maçta 60 golü zor atmışsın, adamlar bu sene beş maçta yirmi golü bulmuş. Üzülüyor, utanıyor insan. Diyeceksin ki rakipleri zayıftı. Antalyaspor’la Gençlerbirliği, Galatasaray’ın Fener’in UEFA’da oynadıklarının hangisinden daha iyi?
Kulübeye bakıyorsun çaresizlik içinde, Rıdvan, İsmail Köybaşı, Necip. Nasıl olacak bu iş? Başkan şimdi de Van der Vaart için gitmiş de bilmemne de. Başkan, dördüncü hafta geldi! Ligin yüzde onu bitti başkan! Millet aldı oynatıyor ay oldu, bizde hala başkan oraya gitti, başkan buraya gitti. Bari otur yerinde, diyelim ki patron dükkânın başında. Kimsenin alınacağı da yok zaten. Hikaye. Oynanan topa, futbol sporuna edilmiş şu küfre bakarak alacaksan, şu rezilliği izlemeden tahmin edemediysen sene başında, geçen seneden bu kadar ders almadıysan, alma da zaten kimseyi. Gözün nasıl olsa hiçbir şekilde görmüyor. Bari para cebinde kalsın. Para da senin paran değil çünkü.
Düşünüyorum da, arkadaşları Kahe’ye biraz yakın bir futbol oynayabilseydi, Burhan o pozisyonda güzel vurabilseydi ve sahada adam gibi bir hakem olup o Sivok’u atsaydı, daha nice olurdu bu Beşiktaş’ın hali. Gençler’in tek bir gol atması bile, Serdar Kulbilge denen insanın her aut atışını 2,5 dakikada, her degajı 1,5 dakikada kullanması demek. Top dört kere çıksa auta, üç kere de bu arkadaş tutsa, al sana on beş dakika. Çıkar çıkarabilirsen.
Sivok demişken de; hırsına, hücuma desteğine, yer tutuşuna bir şey söylemem. Ama giden adamı önce sağ elinle, sonra sol kolunla, yine olmadı çelmeyle indirmek, son adamlığa bile gerek kalmadan –ki son adamsın, bakma sen Koray Gençerler’e– tek başına kırmızı kartlık bir seri. Hadi orda yırttın, hala fütursuzca bir faul daha. Onu da geçtin, hala kesin sarı kartlık bir son adam engellemesi daha. Bu ne rahatlıktır be kardeşim?
Nihat’ın oynayacağı buysa, Erhan’da topu siyah-beyaz formalı bir yere yollama arızası varsa, Holosko şöyle iki maç daha çıkarırsa, golcüsü olmayan takımda Nobre bile orta saha önü oynatılacaksa, ligden sancılı bir kopuş bekliyor Beşiktaş’ı. Ha oynadı, ha oynayacak, dur başkan Grönland’a gitti birini getirecek, dur Bobo galiba gidiyor, oradan para gelecek, Delgado iyileşecek (iyileşince ne olacaksa), Toraman gelecek derken, renkli kardeşler, ama sadece formaları değil, kadroları da Beşiktaş’ın en son 2003’te ve tarihi boyunca da 3-5 kez görebildiği kadar renkli kardeşler, işi alıp götürür. Beş sene sonra bir şampiyonluk daha, öyle gider.
O değil de, biz şu futbolla Şampiyonlar Ligi’nde oynayacağız daha.