Nihat Kahveci ne demek?
Mart’ta Esma Sultan Yalısı’nda düzenlenen Milliyet Yılın Sporcusu Ödül Töreni’nde sıradan, ama anlamlı bir hadise yaşandı:
Törende biri Trabzonsporlu, biri Beşiktaşlı, biri F.Bahçeli, biri de G.Saraylı 4 çocuk, üstlerinde takımlarının formalarıyla sahneye çıkarıldı ve spiker onlara hayran oldukları oyuncuların isimlerini sordu. Fenerbahçeli çocuk “Semih” dedi, Galatasaraylı ufaklık “Arda”yı beğeniyormuş. Buraya kadar her şey normal… Ama sıra Beşiktaşlı çocuğa gelip, o da “Arda”nın ismini söyleyince salondakiler hem güldü, hem de şaşırdı. Zira herkes, üstünde siyah-beyaz forma olan o çocuktan da bir Beşiktaşlı yıldızın ismini söylemesini bekliyordu. Ama söylemedi.
Aslında o çocuk, bir bakıma yaşıtı olduğu binlerce çocuğun sesiydi. Beşiktaş, uzun yıllardır (sanırım İlhan Mansız’dan beri) çocukların mahallede top oynarken, adını söyleye söyleye koşturacağı, kendisiyle özdeşleştirip annesinin pazardan aldığı formasını sırtında yıllarca taşıyacağı bir yerli yıldıza hasret! Oysa takım tutma konusunda henüz birkaç yıllık tecrübesi olan o çocuk, endüstriyel futboldan anlamaz, yabancı yıldızlara öykünmez, transfer olup gitmiş oyuncunun ismini bir daha söylemez. Onun rüyalarına Metin gibi, Tanju gibi, Rıdvan gibi sembol oyuncular girer. O yüzden Nihat Kahveci, Beşiktaşlı çocuklar için umut demek… Forma demek… Rüya demek…
* * *
Toshack, Beşiktaş’ta görev yaptığı dönemde, bir idman sonrası Nihat’tan kalmasını ister ve genç oyuncuyla birlikte antrenman sahasının arkasında büyük bir duvarın karşısına geçerler. Duvara bir yuvarlak çizer ve Nihat’tan topu o çembere mümkün olduğunca çok sayıda atmasını işaret eder. Nihat attıkça, o mesafeyi uzatır. Nihat, her seferinde topu çembere isabet ettirmeyi sürdürür. Ancak bir saatlik alıştırmadan sonra, Toshack, Nihat’a eve gidebileceğini söyler.
Nihat, daha sonraları Sociedad’da da beraber çalıştığı Galli teknik adama, neden o alıştırmayı yaptırdığını sorar: “Topa ne denli doğru vurabildiğimi görmek için mi?”
“Hayır” der Toshack… “Bana defolup gitmemi söylemenin ne kadar zaman alacağını görmek için” (Phil Ball, Four-Four-Two Nisan 2006)…
Nihat transferinin gerçekleşmesinden sadece birkaç gün sonra kaptan Delgado’nun uzun süre sahalardan uzak kalacağı haberinin duyulması da enteresan. Birinci kaptan Delgado sakat, üçüncü kaptan G.Zan takımdan ayrılmış… Eski kaptanlar Üzülmez ve Toraman değersizleş(tiril)miş. Zaten Delgado’yla Nobre’nin yetersiz ilk 11 alışkanlıkları, Beşiktaş’ta ekstra bir kaptan ihtiyacı doğuruyordu.
Sağduyulu, saygılı ve sabırlı Nihat, Beşiktaş için harika bir kaptan adayı da demek…
* * *
Nihat, Beşiktaş için her frikikte heyecanlanmak da demek. Mustafa Denizli’nin 4-3-3 düzeni içinde ekstra bir yerli kanat hücumcusu alternatifi de demek…
Nihat, 6+2’den en çok çeken takım Beşiktaş’a, Tello ve Holosko’dan birini kulübede oturtma opsiyonu demek. Kocaeli maçındaki gibi sahaya sadece 1 oyuncu sürecekken (yabancı kontenjanına takılıp) 2 değişiklik yapmak zorunda kalmamak demek (Holosko-Uğur içeri, Erkan-Cisse dışarı)…
Evet, Nihat ciddi sakatlıklar geçirdi. Evet, Nihat pahalı… Ama Nihat, “Süleyman Seba’nın 83 yıllık hayatının en mutlu günü” demek…
Herhalde her Beşiktaşlı genç futbolcunun hayali de efsane başkan Seba’ya hayatının en mutlu gününü yaşatmaktır… Bu onur/bu gurur da işte, Nihat demek
Uğur Meleke / Milliyet