Müslüm Gülhan Yazdı: Yöresel Kalmayı Tercih Eden Beşiktaş ve Benfica
NationalTurk yorumcusu Müslüm Gülhan’ın bu haftaki “Benfica ile BJK’nin politikaları” başlıklı yazısı;
Endüstriyelleşmeyle birlikte bir yatırım alanına ve ekonomik araca dönüşen futbol artık sırf sonuç üzerinden elde edilecek rant için oynanmaktadır.
Kulüpler, yaptıkları devasa harcamaların-sadece sonuç odaklı olmasından dolayı-hakemlerin hatalı kararlarıyla (!) heba olmasını sindirememektedir. Bu kadar büyük rantların hedeflendiği sektörde işin içinde insan faktörü olduğu sürece hataların asla (!) sıfırlanamayacağı bir türlü kabullenilmemekte.
Futbolun endüstrileşme süreci hızlandıkça, futbol ekonomisi büyümüş; acımasız bir rekabet ortamının varlığı, futbol sahaları için de geçerli olmuştur. Artık sadece oynamak ve haz almak değil, kazanmak ve sonucu başarmak ön plana çıkmıştır.
Tüm bu yapılanma içerisinde, her kulüp kendi tarihsel derinliğine, kültürüne ve donanımlarına göre vizyonlar ortaya koyarak stratejiler belirlemeye başladı.
Rantı kurumsallaştırmak için kulübü heba edenler ile, futbolu kurumsal olarak kabul edip tüm organizasyon ve yapılanmayı bunun üzerine kuran kulüplerin beklentileri ve hedeflerdi de haliyle değişti.
Ve tabii ki kulüplerin bu sürece gelmesini sağlayan iç dinamikleri buna göre şekil alarak, yönetme adına bir organizasyon mekanizması şekillendirmeye başladılar.
Endüstrileşme kisvesi altında yatırım yapmaya başlayan kulüplerin hedeflerindeki sınırlar-küresel ya da yöresel kalma istediği, kulübün hangi kulvarda ne için mücadele edeceği politikasını da belirleyicisi oldu.
Küresel anlamda doğru yapılanma içerisinde olan Benfica ile, yöresel olarak kalmayı tercih eden BJK’nın kıyaslanması bu anlamda çok ibret ve sonuç verici olacaktır.
Bir kulübün küresel veya yöresel kalma tercihini ortaya koyan gerekçeleri maalesef kendisi değil, seçilmiş olan (!) başkan ve yönetim tarafından belirlenmektedir. Bunu belirtmek önemli, çünkü, böyle tarihsel derinliğe sahip olan kulüplerin hedeflerindeki isteğini kurumsal yapısındaki kültür kodlarının belirlemesi gerekmektedir.
Benfica-Juventus Şampiyonlar Ligi grup maçını seyredince tüm bu kıyaslamalar ve gerçekler aklıma geldi.
Benfica, geçen sezon bitimiyle beraber sattığı futbolculardan 138,8 milyon avro kazanırken, bu sezon için transfer yaptığı oyunculara 65,8 milyon avro para harcadı. Şampiyonlar Ligi gelirini, maç günü gelirlerini, sponsorluk gelirlerini, bilet satışı gelirlerini yazmıyorum.
Beşiktaş ise sadece geçen sezon totalde 716,8 milyon zarar etti. 31 Aralık 2021 tarihi itibariyle borcu ise 4 milyar 900 milyon 612 bin 642 lira.
Çok fazla rakamların içine girip kimseyi boğmak istemiyorum, ama, sadece bu kıyaslamalar bile kulüplerin ne amaçla, nasıl yönetildiklerini açıklamaya yetmektedir. Ki, BJK kendi kültürel kodlarını reddeden seçilmiş (!) başkan ve yönetimlerin, kendi donanımları kadar politikalar belirleyerek 20 yıldır süreci kaybederek birbirine devrederek devam ettiriyor.
Doğruyu bulmak adına, yanlış ve maksatlı yönetimlerin hatalarını belirlemek adına Benfica’nın politikalarından bahsetmek gerekirsek, 4-3 yendikleri Juventus maçında ortaya çıkan asıl kulüp stratejilerinden bahsetmek gerek.
Stoper oynayan ve gol atan Antonio Silva, henüz 18 yaşında, bonservis bedeli şu an 4 milyon avro, alt yapıdan yetişti ve sıfır maliyet.
Florentino, 23 yaşında alt yapıdan yetişti-sıfır maliyet ve şu an bonservis bedeli 8 milyon avro.
Enzo Fernandes, 21 yaşında, River Plate’den 12 milyon avro ’ya alındı, şimdiki bonservis bedeli 20 milyon avro.
Gonçalo Ramos, 21 yaşında, alt yapıdan yetişti-sıfır maliyet ve şimdiki bonservis değeri 20 milyon avro.
Bu oyuncuların detaylarını veriyorum çünkü, iki ya da en geç üç yıl içinde 60 ile 80 milyon avro aralığına denk gelecek bir bedel ile satışı gerçekleştirilecek potansiyele sahipler.
Nunez Reberio’yu hatırlasınız, Benfica’dan Liverpool’a transfer olmuştu. O da 34 milyon avro ’ya Almaria’dan satın alınmış, fakat 80 milyon avro ‘ya Liverpool’a satıldı. Yukarıda saydığım oyuncuları Nunez üzerinden değerlendirirsek, Benfica’nın nasıl bir kulüp profiline sahip olduğu ortaya çıkmış olur.
Savunduğum iki tez vardır. Bir kulübün çok yüksek katma değer yaratması için birinci yol olarak, Şampiyonlar Ligi’nde veya Avrupa Ligi’nde kalıcı olarak yer almalı, gruplardan çıkmalı ve en az çeyrek finale kadar gelmelidir. Buradan elde edilecek gelir çok büyük olur.
İkincisi, Şampiyonlar veya Avrupa Liglerinde yer aldığı süre içinde, sıfır maliyetli alt yapı oyuncuları ile, düşük maliyete aldığı genç oyuncuları bu liglerde oynatarak bir değer yaratılmalı ve istenilen seviyeye geldiklerinde de yüksek bonservis bedeline satarak yüksek katma değer yaratabilmelidir.
5 merkez ligin dışında kalan tüm çevre liglerdeki takımları bağlayan tek hedef budur.
İşte, tüm gerekçeleri göz önüne aldığımızda Benfica rol model takım olarak karşımıza çıkmaktadır. Jesus’un çok büyük katkı verdiği bu ülkedeki takımlar, ki özellikle Porta ve S-Lizbon başta olmak üzere, yetiştirici-yarışmacı bir ekol üzerinden çok iyi bir modelleme ile ortaya çıkardıkları sistem sayesinde sadece kendilerine değil, ülke ekonomisine de büyük katma değer yaratmaktadırlar.
Beşiktaş’a baktığımızda, öncelikli olarak Avrupa kupalarındaki hedefler ile ilgili bir planlamasının 5 sene içinde doğru stratejiler ile yönetilmediği apaçık ortadadır. Diğer taraftan, kendi yetiştirdiği oyuncular üzerinden hiçbir politikaya sahip olmadığından ve gelecekle ilgili hem onlar adına hem de kendi adına hiçbir kariyer planlaması yapmadığından dolayı, oyuncuların kulüpten kopmalarına zemin hazırlayacak tüm anlamsız süreçleri kullanarak, hatta yeri geldiğinde onları itibarsızlaştırarak kötü bir yönetim mühendislik yaparak kaybeden taraf olmuştur.
İlk 11 de oynayan alt yapı oyuncusu olarak takımda sadece Ersin’in kalması, takımın adeta bir transfer ve kiralık cennetine dönüştüğünün kanıtıdır.
Endüstriyel futbol bu işin neresinde merak konusu… Eğer sadece futbol artık salt sonuç üzerinden elde edilecek rant için oynanıyorsa hedef doğrudur. Yok, eğer futbol adına kurumsal bir yapıdan söz edeceksek tepeden tırnağa her şey yanlıştır.
5 senede 5 teknik direktör ile çalışmak istikrarın ve başarının sürdürebilir olmasıyla ilgili bir kaygının olmadığı anlamına gelmektedir. Şenol Güneş ile yapılan yeni anlaşma, 5 yıldır beklenenin olması dışında, çözüm için ne kadar etkili olacak sabırla beklemek lazım.
Kravat dışında ne değişecek hep birlikte göreceğiz.
Müslüm Gülhan / NationalTurk
“Ahmet Nur Çebi İsmael’i Kullanarak Yıl Sonuna Kadar Avans Sağladı”
“Yardımcı antrenörün kulağında neden Bluetooth kulaklık olur?”