Bunu Beşiktaş desin diye bekledik, Beşiktaş’tan çok Quaresma dedi. Portekizli’den mesajlar dolu bir maç izledik. Lüzumsuz yere “Kim gelirse gelsin, en büyük star benim. Yanlış olmasın.” demek ister gibiydi Q7.

Maçta on kadar topu gereksiz yere ezen, özellikle ikinci yarı forveti bekleten, orta sahayı düşüren Quaresma’dapopülarite kaybı korkusu baş gösterecek gibi. Buna gerek olmadığını anlatmalı Q7’ye. Kendine bizim ona güvendiğimiz kadar güvenmeli.

Beşiktaş son iki kupa maçında 6 gol attı, 3’er 3’er gidiyoruz, hala rahat maç izleyemiyoruz. İstersen Messi’yi al takıma, elek gibi defansla Beşiktaş’ın işi her zaman zor. Tek şansımız var, ortalamanın çok üstünde bir orta saha ve forvet sayesinde gelebilecek erken 2-0’lar, 3-0’lar. Böyle olursa şu Toraman’a rağmen her maç galibiyet yüzde 80. Ama Quaresma top ezmeye devam ederse, Simao uyum dönemini hızlıca geçmezse geriye kalan yüzde 20’ye yakalanmamız da her maç mümkün.

Sadece ilk yarı için konuşursak, yeni transferlerin Beşiktaş’ı nasıl bir kimliğe kavuşturacağına bu devrede bolca şahit olduk. Almeida girdiği pozisyonlar, kaleyi bulmakta sorun yaşamayan vuruşları ve kafayla indirdiği Hakan Şükür’vari toplarla bu taraftara çok özlediği bir forvet tipi izletecek gibi. Simao için konuşmaya bile gerek yok. Sadece asist yapıp oturan değil, aklımızda Yasin Sülün’den kalan kene orta saha tipiyle, top karşıdayken de rakibe yapışan, oyun kurdurmayan çok yönlü de bir oyuncu.

Eskiler ise Guti-Quaresma sonrası 1 silkinmiştilerse, şimdi iki silkinmişler. Sivok yine müdahaleleri, inatçılığı ve duran top golüyle bomba gibi dönerken, Nobre aslanın artık kuyruğuna inmiş formayı kapmak için Türkiye’deki ilk yılı gibi bir maç çıkardı. Rekabet güzel şey. Futbol hayatı bitti, oraya transfer oluyor, buraya gitti denen Bobo bile girer girmez 30 metreden kaleye vurmaya kalktı. Takımda devam eden istikrarlı tek başarısız İbrahim Toraman ve geldiğinin üzerine daha bir türlü 1 santim ekleyememiş İsmail Köybaşı. Adam kovalarken faulsüz iş yapamayan, ağır, koşamayan, fiziğine rağmen kafa toplarında ortada olmayan, hırslı bir görüntüsü olmayan, enteresan bir defans kanat oyuncusu. George Best, David Beckham için “Sol ayağıyla şut atamıyor, kafa vuramıyor, top kapamıyor, fazla gol de atamıyor, ama bunun dışında iyi oyuncu” demişti. İsmail de biraz böyle. Saydıklarım dışında gerçekten çok iyi bir defans oyuncusu. Antep’e verilen para az bile.

Bitirirken, dikkat çekmek istediğim iki futbolcudan ilki Guti. Doğaüstü bir adam. Nobre’ye attırdığı golde, baştan soldaki Almeida’ya asist denedi, top defanstan döndü, dönen topu bu sefer tekte sağındaki Nobre’ye asist olarak gönderdi. Daha o da geçmese C planı neydi aklındaki, ben onu merak ettim. Bu kadar hızlı ve alternatifi bol düşünebilen çok adam gelmedi dünyaya futbolda. Bu adam özelse bundan özel. Çok farklı bir futbolcu.

İkincisi ise, Manisalı tehlikeli adam Simpson. Simpson tehlikeli bir futbolcu değil. Tehlikeli bir insan. Geçen yıl İnönü’de Rıdvan’ın bacağının kırılmasına sebep olurken dikkat çektiğim bir husus vardı: Rıdvan’la giriştikleri bir önceki pozisyondaki mücadele. Bunu kişiselleştirmesi sonrası, gitmiş Rıdvan’ın bacağını eline verivermişti Kanadalı. “Kırmak istememiştir elbet, ama yaptığı iş değil, yaptığı doğru değil” demiştim. Dün de Hilbert’in faulü sonrası Hilbert’i kovaladı ve ilk yarıda tutturamadığı tekmeyi ikinci devre taç çizgisinin kenarında yapıştırdı indirdi Alman’ı. Tipten kazanan, yüzü güzel, ama niyeti çirkin bir insan Simpson. Umarım bu ligde birilerinin daha canını yakmaz.

Teoman Akben