İnönü’nün büyüklüğü – her manada…
Hazır bu hafta İnönü boşken, stadın çimleri üzerinde biz gezelim dedim bu hafta. Elimizde de metreler olsun, biraz ölçüm yapalım.
İnönü’nün yenilenmesi veya daha ileri gidilip, yerine yeni bir stadyum yapılması ile ilgili gündem bir seçim yalanı olmaktan çıktığı gün, maketin şıklığından daha ciddi dertleri olmalı Beşiktaş’ın. Pisuarların markası, locaların kapıları, koltukların rengi, çatının malzemesi veya stadın etrafındaki dükkânlardan, her şeyden önce gelen bir madde olmalı: Sahanın boyutları.
4 Büyükler içinde en büyük saha ölçülerine sahip takımlar, şu anda Beşiktaş ve Trabzonspor. 105 x 68 metre’lik stadlarda oynuyor bu iki takım. Ali Sami Yen’in eni, bu iki takımın sahalarından 3 metre, Şükrü Saracoğlu’nun eni ise 8 metre daha kısa. Bir başka deyişle, İnönü Stadyumu Ali Sami Yen’den 315 metrekare, Fenerbahçe’nin stadından ise neredeyse 1 dönüm daha geniş. Ev sahibi takım, hele ki bu takım her yıl şampiyonluğa oynayan bir takım ise, özellikle evindeki her maçı almak zorunda olan bir takım ise, tek şey düşünür. Rakibe sahayı dar etmek, bastırmak, bastırmak ve bastırmak. Bunun için de koşmak zorundandır, pres yapmak zorundadır. Dolayısıyla daha çok yorulacak olandır. Bu profildeki bir takım için, saha ne kadar küçükse, durumu o kadar avantajlı, amaca giden yol o kadar kısadır.
Ama Beşiktaş’a baktığımızda, rakibi Fenerbahçe’den 840 metrekare daha fazla yeri koşmak, daraltmak, kontrolü altına almak zorunda olan bir takım görüyoruz. Beşiktaş’ta çizgiye inen kanat oyuncusu, kale sahası içindeki forvetin kafasını bulabilmek için, topu kanat başına 4 metre daha uzağa yollamak zorunda. Kornerlerde topu 4 metre daha uzağa vurmak, bunun için topu belki 1 metre daha fazla havaya kaldırmak zorunda. Aynı şey taç atışları ve tabii ki maç boyu yaptığı her bir orta, hatta her yan pas için de geçerli. Bu da hem yapması daha zor bir iş demek, dolayısıyla hem de daha fazla güç harcamak demek. Diyeceksiniz ki “E aynı şey rakip için de geçerli değil mi?” Rakip, üç büyüklerin sahasında, atacağı taçın, kornerin, yapacağı ortanın, asistin ne kadar derdinde ki? Büyük saha, kontratağa kalkarken avantaj bile. Dezavantaj, her zaman galibiyeti kovalayana.
Beşiktaş’ın yıllardır daha sahaya çıkarken yaşadığı bir handikapı ortadan kaldırabilmek için uygun bir fırsat olacak stadın yapımı. Avrupa’da İnönü’den daha büyük ölçülerdeki tek stadyum, Santiago Bernabéu. Beşiktaş ve Trabzonspor’un, hatta Real Madrid’in iç saha performanslarını, Galatasaray ve Fenerbahçe’nin iç saha performanslarıyla karşılaştırırsanız; Beşiktaş ve Trabzonspor tarihleri boyunca kaç gol atmışlar, ne ortalama yakalamışlar bugüne kadar iç saha maçlarında, diğer iki takım kaç gol atmışlar, onların ortalaması ne, buna bakarsanız; Sami Yen’de ve Kadıköy’de top ayağına geçtiğinde, kaçacak hiçbir yer bulamayan biçare Anadolu takımlarını, ama İnönü’de ayağa paslarla Beşiktaş’ın canını çıkaran kulüpleri bir hatırlarsanız, tek sebep değilse bile, bunun da sebeplerden biri, belki en ön sıradakilerden biri olduğunu siz de kabul edebilirsiniz. İki haftada bir, 840 metrekare daha büyük bir sahada oynamaktan bahsediyorum. Hele ki teknik, çok fazla koşmayı sevmeyen, karşınızdaki koştuğunda peşini bırakmaktan başka bir çareniz olmayan bir Sergen’seniz, Ricardinho, Delgado’ysanız, siz nereyi tercih edersiniz, Sami Yen’i veya Kadıköy’ü mü, bir kale boyundan fazla daha geniş İnönü’yü mü?
İnönü’de kahramanlar belki bu yüzden teknik, inceci oyunculardan değil de, 90 dakika koşabilen oyunculardan çıkıyor. Diğerlerinin gözdeleri Alex, Arda, Lincoln gibi 10 numaralarken, bizimkiler Madida, Ernst gibi bu ölçülerdeki bir sahanın hakkından gelebilenler oluyor.
Stadyum yapılırken, seyirciden önce, orada oynayacak adamı düşünmek lazım. Sen onun işini kolaylaştır, o da seninkini kolaylaştırsın.