Hürser Tekinoktay : Kendi kulübüne ceza aldıran bir insanı,Türk futbolunun başına getirdik!
Beşiktaş Kongre Üyesi,Türk Sporunun saygın teknik direktörlerinden Hürser Tekinoktay, Futbolistan’a verdiği röportajda çarpıcı açıklamalar yaptı.Türk Futbolu’nun başındaki sorunlara değinen Tekinoktay,Yıldırım Demirören’i hedef tahtasına oturttu!
TÜRK SPORU,SADECE SPORCU YETİŞTİRMEYİ DEĞİL,TÜRKİYE İNSAN YETİŞTİRMEYİ BİLMİYOR
1)Öncelikle, Türk Futbolunun kanayan yarası olan sporcu yetiştirme konusuna değinirsek, genel anlamda bir sporcu nasıl yetişir? Bir çalıştırıcı, teknik adam ve eğitimci olarak bu sürecin maddi ve manevi yönünü ele alarak, konuyu spor adamı gözüyle nasıl değerlendiriyorsunuz?
Benim de sözlerime öncelikle diye başlamam gerekiyor. Çünkü öncelikle bu yara aslında sadece sporcu için geçerli bir yara değildir. Sadece Türk futbolu insan yetiştirmeyi beceremiyor değil. Türkiye insan yetiştirmeyi beceremiyor.
İnsan yetiştirmek basit bir şey değildir bu kavramın bir devlet politikası olması gerekmektedir. Hükümetler değişse de Devlet rejiminin aynı demokrasi ile yönetilme şeklinde olduğu gibi temel politikalarının değişmemesi gereklidir. Ülkemiz sporcu yetiştirmek için çok uzun yıllardır bir şey yapmadığı gibi var olan şartlarıda zora sokmuştur.
Önceki yıllarda futbol alanları mahalle araları, bostanlar ve arsalar başta olmak üzere tabi ve fiziki şartlar ile çocukların elinin altında bolca bulunuyordu.
En İyi Fiyat ve Servis Garantisiyle Premier Lig Maçları İçin Tıklayın —>
MAHALLEDEKİ BOŞ ARSALAR ŞİMDİ AVM OLDU!
Sokaklardan araba bile kısıtlı geçerdi. Mahalle arasındaki çocuklar “bir dakika araba geçsin öyle devam edelim” diyerek oyunu durdururlardı. Ta ki 15-20 dakika sonra diğer araba geçene kadar. Şimdi mahalle arası kalmadı hatta bakkalları bile kalmadı. Bostan ve arsalar büyük büyük devasa binalara ve AVM’lere dönüştü.
Amatör kulüplerin sahaları elinden alındı ve birçoğu kapandı. Bakın incirli bostan diye bir kulüp var Kadıköy’de çocukların oynadığı sahaya milli emlak AVM m2’sinden değer hesaplayıp boş çıkarttı. Başkan’ın arabasına haciz kondu. Böyle bir şey olur mu?
Profesyonel Kulüpleri batıran, insana ve gençliğe yatırım, planlama, gelecek hazırlamakla yükümlü olan Başkan’lar sosyetik şekilde fink atıyorlar.
Bu düzenekten ve temel felsefeden üretim çıkar mı?Aynı AVM mantığı gibi tüketim çıkar. Spor yapma imkânını yeterince bulamayan çocuk günümüz şartlarının müsaitliğiyle de PC(Bilgisayar) başına geçip çabuk ve basit gıdalar da tüketerek ile obeziteye başlangıç yapıyor.
Haa şayet okullara sporu ve branş antrenörleri entegre olmuş ve spor ile milli eğitim düşman kardeşler gibi olan sorunlarını çözmüş olsalar yine bu yukarıda saydıklarıma belki en arka sıra gelir.
Ama çocuk okulda yetenekli olduğu branşı seçemiyor. Hatta yeteneğini bile hafta da 1 saat kasa atlamak üzere aldığı beden eğitimi dersinde gösterme imkânına doğal olarak sahip olamıyor.
Dolayısıyla futbol da olan sorunlar aslında temel sorunlar insana ve çocuklarımıza yatırım ve geleceklerini planlama konusunda oldukça yetersiz durumdayız.
Bu işlerden sorumlu olanların konuya hâkim olacakları ehliyetleri yok.
Onun içindir ki 10 yılda futbolda binlerce yabancı sporcuların ithalatı ile Türk sporcularını yurt dışına ihracatı arasında inanılmaz bir iflas matematiği var! Bakın bozuklukta demiyorum. Bitik hazin bir son var.
Ülkenin genel tablosu böyle bakın yurt dışında oynayan bir Arda var Yurt dışında konserler veren bir Fazıl Say var! İlginç değil mi? İsveç’ten tutun Kolombiya’ya kadar sanatçıları dünya da iş yapan 100 üzeri ülke vardır. Aynı futbolda olduğu gibi!
Biz tesislere ve kendi gençlerimizin yetiştirilmesine harcayacağımız paraları uzun zamandır sporcu devşirmeye harcadık! Üstelik bu sadece spor demek değildi.Bir başka deyişle Sağlam kafa için sağlam vücut üretemedik.
KENDİ KULÜBÜNE UEFA’DAN CEZA ALDIRAN BİR İNSANI TÜRK FUTBOLUNUN BAŞINA GETİRDİK
2)Peki hocam, Tabir-i caizse spor deyince, Türkiye’de futbolla yatıp, futbolla kalkan bir ülke konumundayız bu durumdan çıkmak için neler yapması hakkında ne gibi öngörülerde bulunabilirsiniz?
En İyi Servis ve Fiyat Garantisiyle La Liga Maçları İçin Tıklayın —>
Bir kere spor ve milli Eğitim’in birbirine entegre edilmesi gerekmemektedir.Dersini ve sporunu hatta yetenekli olduğu branşta kendini geliştirebilecek ortamı çocuğun dinlenme ve beslenme prensipleriyle birlikte bulabilmesi sağlanmalıdır. Eldeki branş antrenörlerinin de bu sisteme entegrasyonu gerekmektedir.
Ayrıca sporun erken yaşlara inmesini ve yeteneklerin erken keşfedilmesi sağlamak zorundayız. Maradona’yı 26 Yaşında keşfetseniz ne işe yarar! Tüm bunlarla birlikte futbolun ve sporcunun hem fiziki ham de ekonomik olarak cari açık vermesinin önüne geçilmesi gerekir.
Bunun içinde asıl işlerinin spora ve sporcuya katkı olması gerektiğini profesyonel kulüp yöneticilerine anlayacak ve uygulatacak federasyon başkanları çıkarmamamız gerekmektedir.
İşte bu noktada siyaset spora sporun ve başarının sırrı olan eşit rekabet şartlarını yaratmalıdır.Sporda hiçbir siyasi rant yaklaşımı yaratılmamalıdır. Kendi sportif dinamiklerini sağlamak gereklidir. Bakın kendi kulübü mali çıkmaza sokup UEFA Tarafından ceza aldıran birisini Türk Futbolunun başına getirmiş bulunmaktayız.
Bu bile siyasetin ve futbolun geldiği noktayı göstermek için yeterlidir.
3)Beşiktaş’ta Nihat Kahveci, Yasin Sülün, Ali Cansun, Aydın Tuna, Tunç Kip gibi isimleri, Çanakkale Dardanel’de ise Okan Koç, Tolga Seyhan, Gökhan Zan, Hasan Kabze gibi isimler yetiştirdiğiniz milli futbolculardan bazıları. Keza Türkiye’nin yurt dışına ihraç ettiği kısıtlı isimlerin neredeyse yarısından fazlası sizin yetiştirdiğiniz isimler. Sizin bir teknik adam ve spor eğiticisi olarak, bu futbolcuları yetiştirmenizin altında yatan sırlarınız nelerdir?
İki takımda da çalıştırdığım futbolcuların hepsi bir üst hatta bir kaç üst basamağa top yekûn çıktılar doğru.
Sır olarak tabir edilecek fazla bir şey aslında.
Eşit rekabet ve çalışma ortamı yaratmak belki işin Püf Noktası denilebilir ama saha da ki teknik çalışma da oldukça önemli yıllarca futbol dışından kazandığım Paraları futbol bilimine araştırmalarına harcadım. Mesleğe girmeye planladığım yıllar lisan öğrenip yabancı kaynaklı bilimsel ve metodsal yayınları ve uygulamaları takip ettim.
Özellikle bu beni Türkiye’de futbolcu ve antrenör yetiştirmenin kısır, ezbere ve tembelliğe dayalı düzeneğinin dışına dışına çabuk ittiği kanısındayım. Kendime has idman metodları ve felsefemi geliştirdim.
Ayrıca özellikle futbolun çok geniş alanda oynanmadığını gerçeğini antrenmanlarda en iyi şekilde uyguladık. Bunların hepsi çabukluğa, çabuk düşünmeye gerçek performansa ulaşmaya ve sporcu prensiplerinin tam olarak uygulanması esaslıydı.
Olumsuz kelimeler ve cümleler hiç bir zaman lügatımızda olmadı ve olamazdı.Takım ve sporcu hedeflerimiz hep büyüktü ve büyük düşünmekten hiç korkmadık.
Hep topun bizde olduğu halleri planladık.Rakipte olduğu anlar sadece topa tekrar sahip olmamız için sonraki düşüncemizdi.Tabi bunların hepsini hissederek ve çok çalışarak yaptık.
İşinize odaklanmak ve istemek başarının öbür sırrıdır.
En İyi Fiyat ve Servis Garantisiyle Premier Lig Maçları İçin Tıklayın —>
FATİH TERİM DÖNEMLERİ HÜSRANDAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR
4)Son 10 yılda 6 ayrı turnuvaya katılım için mücadele eden Türk Milli Takımı,2008 Avrupa Şampiyonası hariç,5 ayrı turnuvaya gidemedi. Bu 5 ayrı turnuvanın 1’inde Hiddink,2014 Dünya Kupası grup eleme maçlarının son 4 maçı olmak üzere,3 turnuva eleme maçlarının tamamında Fatih Terim görev başındaydı.
2013 yılında tartışmalı biten Galatasaray kariyeri Terim, astronomik bir mebla ile, millî Takımı dizayn etmek adına Türkiye Futbol Direktörü sıfatıyla tekrar Milli göreve getirildi. Dünü ve bugünüyle, millî takım futbol direktörümüzü masaya yatırırsak, yetiştirilen futbolcular başta olmak üzere Milli takımımızın Terim dönemleri hakkında neler söylebiliriz?
Fatih Terim Dönemleri Türk Futbolu, Türk Antrenörleri, Türk Futbolcuları ve tüm futbol Kulüpleri için tam bir hüsrandır.Bu dönemler lüks tüketimin maksimuma çıktığı hiç bir sistemin kurulmadığı hiç bir çalışmanın olmadığı dönemlerdir. Özellikle yukarıda saydığım temel nedenleri tespit etmek bir yana 76 milyonun yaşadığı Türkiye’nin yapamadığını 2 Milyon Türk’ün yaşadığı Almanya’ ın yapmış Olmasını bile değerlendiremedik.
Bakın bu 10 Yıllık dönemde çalışmak yerine ucuz iş olan futbolcu devşirme peşinde olup Mesut Özil, Serdar Taşçı, Altıntoplar, İlkaylar, Gökhan İnler’ler hatta Ömer Toprak ve Hakan Çalhanoğlu gibi geniş ve zengin bir yapıyı kullanabilseydi Türkiye bu çocuklarla oynadıkları ve yıldız oldukları ligin yaratıcı yönü az olan Almanlarını yenip Dünya Şampiyonu bile olabilirdi.
Sadece bu çocukların yetişmelerine sunulan endüstriyel şartları bile (eğitim, öğretim, beslenme ve çalışma vb imkânları) kullanmadık!
1996 yılında Beşiktaş PAF Takım’ı ile gitmiş olduğum turnuvada amatör takımların imkânlarını gördüğümde dona kalmıştım.Hele ki Stuttgart’tın yem yeşil çim olan kaç idman sahasının yan yana olduğunu sayamayıp.
Kaleleri saydığımı hiç unutamam.
Yanılmıyorsam koskoca alanda 18 tane kale saymıştım!
Dolayısıyla Türk futbolunda kulüplere yabancı kısıtlama getirenin milli takıma 30 yaş üzerinde futbolcu devşirerek milli takıma yabancı serbestliği getiren bir fikir adamından Türk Futboluna hiç bir fayda gelmez ve gelmeyecektir.
5)Gökhan Töre’nin Mayıs ayında Fenerbahçe mağlubiyeti sonrası,akabinde maçtan bir kaç saat sonra gece külübünde olması beraberinde ‘’futbolcuların kendilerine bakmaması’’ ve ‘’sakatlanmalarını’’ tartışma konusu yaptı.Hemen sonrasında ‘’futbolcu beslenmesi-futbolcu sağlığı’’ gibi teknik tartışmaları gündemimize girdi.Bir futbolcunun gerekli enerjiyi alması,kendine bakması ve training koch kavramı gibi futbolumuzun geri planda kalan konuları hakkında,bir teknik adam olarak nasıl yorumlarda bulunabilirsiniz?
Gökhan Töre ve diğer futbolcuların nasıl davranması gerektiğini gösterecek profesyonel adamlar var ve vardı.
Onlar işini iyi bilmiyorlardı veya yapamıyorlardı veya yapmıyorlardı.Tabi buna Kulüp Başkanlarıyla yöneticilerini de dahil etmek hatta en başa almak lazımdır.
BELEDİYE KADROSUNDA İŞ YAPAN BİR HOCA ALGISI VARDI
6)Özellikle Nuri Şahin’in çıkış yılı olan 2005 yılını başlangıç noktasını alırsak,o günden bugüne Almanya’da yetişen futbolculara karşı ayrı bir ilgimiz bulunuyor.Abdullah Avcı döneminde tavan yapan bu ilgi,tam bir kesmekeşe dönüşmüş ve kurduğu kadronun neredeyse %90’ı Avrupa menşınlı Türk oyunculardan oluşur olmuştu.Alman ekolünün başarısı ortadayken ; Sizce Türkiye’nin Almanya’da yetişen futbolcuların peşinde olması bir başarımıdır yoksa acizlik midir?
Abdullah Avcı gurbetçileri aldı ama ülkede futbol piyasa değerinin de gerçek değerlerine düşmesini sağlayacak bu futbolculara karşı cephe alınmasını engelleyemedi.
Zaten yapı olarak sadece Belediye kadrosundan iş yapan bir hoca algısı vardı. Ki bu algı oluşması da normaldi. Başarılı olması hoca kriterlerine bakıldığında mümkün değildi nitekim de başarısız oldu.
Hem de çok büyük bir hüsran ile…
7)Diğer ülkelerle kıyaslandığımız zaman Hollanda ekolü,Alman ekolü,İspanya ekolü gibi kalıplaşmış kavramlar karşımıza çıkıyor.Bunun yanısıra bu üç ülkenin son yıllarda katıldıkları turnuvalarda gösterdikleri başarılarda ayrı bir önem taşıyor.Bu ülkelerin gerek futbolcuları,gerekse yetişridikleri teknik adamlarla spora damga vurdukları görünüyor.Bu üç ülkeye baktığımız zaman,futbolcu ve sporcu yetiştirme adı altında neler söyle bilirsiniz?
Hepsinde insan faktörü önemli bu 3 ülke futbol dışında da bir çok spor dalında Şampiyonluklar yaşıyor.
Yine bu ülkelerin sanatçıları, bilim adamları dünyaca saygı görecek bir rekabet ve çalışma içinde.
En başta dediğim koşullar devlet tarafından temel politika haline getirilmiş.
Ayrıca bu 3 ülke futbolda neler yapamayacaklarını ve yapacaklarını da çok iyi biliyorlar.
BÜYÜKLERE ÖNCE ”ÇOCUKLARINIZA KIYMAYIN EFENDİLER”DEMEK LAZIM
8)Son olarak; İstanbul’a transfer olan,altyapılarda seçmelere girip İstanbul külüplerine seçilen ve sonrasınra İstanbul’a yerleşen gerek genç gerek tecrübeli futbolcuların zamanla kaybolduğu,mental sıkıntılar çekip,beklenilen verimin alınamadığı durumlarla karşılaşılıyor.Bu konuyu değerlendirerek,yeni nesil futbolculara ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?
En İyi Servis ve Fiyat Garantisiyle La Liga Maçları İçin Tıklayın —>
5 milyonluk soğuk eksik olmayan bir ülke olan Norveç’ten Messi gibi çabuk kıvrak ve yetenekli bir oyuncu çıkabiliyor.
15 yaşındaki Martin Odegaard adlı Dünya’nın gözü üzerinde olduğu çocuktan bahsediyorum.Bizim çocuklarımız ne yazık ki daha doğduklarında olumsuz rekabet şartlarıyla Dünya’ya geliyorlar onun içindir ki bu farkı kapatmak için onlardan daha fazla çalışmaları gerekir.
Ve şayet yeteneklerine inanıyorlarsa onlara engelleyecek hiç bir koşula müsade etmeleri gerektiğini hatırlatırım.
Ama asıl olan onlara değer verip ülkenin gençlerine yatırım yapacak büyüklerinde.Bana kalırsa önce büyüklere “çocuklarınıza kıymayın efendiler” diyelim…