HÖKELA
Bugün size beğendiğim bir tiyatro oyunundan bahsedeceğim. Konusu ilginç, oyun harika!
Evinin dekorasyonunu yenilemek isteyen grafik sanatçısı genç bir hanımın başından geçen olaylar konu ediliyor. Gerçek olamayacak kadar absürt.
Oyun, grafik sanatçısı hanımın İstanbul’daki evinin dekorasyonunu değiştirmek istemesiyle başlıyor.
Mesleği grafik sanatçılığı olunca, hayalindeki ev için bedeni, ruhu ve zihninin, kusursuz işbirliğini aksiyona geçirir. Bu işi yapabileceğini söyleyen bir atölye sahibi ve yanında çalışan iç mimar hanım ile de hatırı sayılır bir ücret karşılığında anlaşır.
Seyirci için hikaye bundan sonra başlar….
Ev sahibi C Hanım’ın özenle seçtiği objeler ve parke, boya, boru, çivi, kapı kolu gibi malzemelerle duygusal bir bağ oluşur arasında. Daha ev yapılmadan heyecanlanır. Bir kaç aylık araştırma sonucu katalogdan seçtiği, seramik, mozaik, parkelerle derin bir flört aşaması geçirdikten sonra, eline çikolata ve cebine kredi kartını alıp, ürünleri mağazadan istemeye gider.
Türkiye’de günlere hatta saatlere bağlı olarak değişen ticaret mantığını anlayamaz önce, daha sonra kurnazlık ve çizgisizliğin bir mantık olmadığını keşfeder ama durumu kabul eder, sonuç olarak aralarındaki sadece alıcı – satıcı ilişkisidir.
Önce telefonla aradığında “var” denilen malzemelerin, mağazaya almaya gittiğinde büyük bir bölümünün bulunmadığını, hatta üretilmediğini, onların yerine stoklarında bulunan alakasız malzemeleri satın alabileceğini öğrendiğinde çok şaşırır, afallar, hayal kırıklığına uğrar. Çaresiz değiştirir malzemeleri. Her malzeme değiştiğinde, ona bağlı olarak diğer malzemeler, renkler, desenler, mobilyalar da değişir. Bayan C duruma zor da olsa adapte olur.
Atölye sahibi karakter, yüzünde hiçbir mimik, hatta ifade olmayan, üzerinde yazı bulunmayan beyaz sayfa temizliğindeki surata sahip atölye sahibi karakter, tüm iş ve özel hayatını beş altı kelimeyle sürdürebilen sade ve yormayan, yorulmayan bir kişilik.
Atölye sahibinin yanında çalışan ve ev ile ilgili çizimleri yapacak ve sonrasında atölyede üretimini takip edecek olan olan iç mimar “ Tamam şimdi siz nerede ne yapılmasını istiyorsanız bize çizip verin, biz size yapıp getirelim” rahatlığında bir mimar. Oyundaki adı “hiç mimar”.
Küçük sayılabilecek evin yenilenmesi aşamasında evde çalışanlar Türkiye’de sanıldığının aksine sosyal haklarını “fazlasıyla” alan karakterler. Bayan C’nin evine çalışmak için geldikleri saat öğleye doğru 11:00 olur. 12:00’de öğle yemeğine giderler, 13:00’den sonra çay molası, saat 16:00’ya kadar eve yürüyüş mesafesinde olan boğaza gidip çay, kahve, dondurma, sosyete pazarı alışverişi v.s. gibi ihtiyaçlarını karşılayıp, saat 17:00 gibi günün yorgunluğunu atmak üzere Bayan C’nin evine gelirler.
Günler günleri, haftaları ve ayları kovalar. Bayan C iyi niyetle evi bittikten sonra içinde geçireceği mutlu mesut günleri hayal etmektedir.
Bu zaman içerisinde Bayan C, hayattan kopmuş, evinin yeni haliyle ilgili hayaller kuran ve kendini mevcut duruma alıştırmış bir karakter olur.
Atölye sahibi, hiç mimar ve çalışanların keyfi yerindedir, hatta epey kilo alırlar; turistik şehir turlarına katılmaya başlarlar; İstanbul’un sarayları, tarihi yapıları, çeşmeleri, şadırvanları, kahvaltı mekanları, boğaz yalıları hakkında epey bilgi sahibi olurlar. Cihangir ve Galata’da entel bar sohbetlerine katılma imkanı da bulurlar. Hatta içlerinde ingilizce kursu ve sonrasında Toefl’a hazırlanan bile vardır.
Bayan C, evinin bir an önce bitirilmesini beklediği için artık sorulan ve yapılan her şeyi onaylar hale gelir.
Evdeki gelişmeler iç açıcı değildir. Yapılan iş, Bayan C’nin istediği ve çizdiği tuvalet ve banyo ile alakasızdır, diğer işler de buna aynı şekilde devam eder. Sözde her şey modaya uygun yapılır ve malzemelerin çoğu Avrupa’dan gelir
Bayan C bir yandan olanları onaylar görünse de psikolojisinde gözle görülür ciddi bozukluklar baş gösterir.
Ardarda yapılan absürt işlerden sonra sıra tuvalet ve banyo yenilemesine gelir. Hiç mimar bina yapısına elverişli olmayan bir klozet koyar. Borular olmaması gereken yerdedir, muslukların konulduğu yer akıllara zarardır. Klozetin tuvalete yerleştiriliş biçimi gereği, işemek için klozete oturmak isteyen bir canlının, eylemi gerçekleştirmek için bir ayağının tuvaletin dışında kalması gerekir, hiç mimar öyle uygun görür, moda budur… Bu duruşun mimarı hiç mimar tuvaletin geri kalan kısmında parti vermek, güneşlenmek, yüzmek ve sevişmek için büyükçe bir alan bırakır, bu da günün modasıdır ve “töre gereği” yapılmalıdır.
Yaz gelip çatınca çalışanlar, her çalışan gibi yıllık izne ayrılarak, Antalya, Bodrum ve Çeşme civarlarına tatile giderler. Cihangir’deki entel bar katılan çalışanlar ise Bozcaada, Ayvalık ve Assos’u tercih ederler.
Evin içinde inşaatın başladığı günden bu yana epey süre geçer. Bayan C artık dünyadan kopuk ve insanlara boş bakar halde gezen bir zavallıya dönmüştür. Kendisine ne sorulsa, fayans, parke, klozet, dolap kelimelerinden biri ile karşılık vermeye başlar. Evini yenilemek için ayırdığı vakit, kendisini parçalara ayırmıştır. Gizliden gizliye televizyondaki cinayet belgesellerini izlemeye başlar.
Bu arada atölye sahibi Bayan C’nin evini “örnek ev” göstererek, hatırı sayılır kişilerin büyük işlerini almaya başlar. Yapılan iş paralı kesim tarafından “değişik ve modern” olduğu gerekçesiyle büyük ilgi görür.
Hikayenin buraya kadar olan kısmı ilginizi çekmiştir sanıyorum. Bundan sonrasını anlatmayayım, oyunun sonunda görürsünüz. Çok güleceksiniz çoook…
Sizler seyirci olarak güleceksiniz, ama ya bu oyun bir de gerçek olsaydı? Kendinizi Bayan C’nin yerine koyarak düşünebiliyor musunuz?
Oyun güzel, mekan güzel, oyuncular şahane…
Nerede mi oynuyor?
Bizim sitede, yan evde….
Evet, arkadaşımla uzun süredir aynı evde yaşıyoruz…. Bizim evde küçük bir odası, yeni bir yuvası da oldu.
Ailesi ve diğer tüm sevenleriyle hayata döndürmeye çalışıyoruz.
Bu yazının içinde okuyucunun ihtiyacı olan her şey vardır. Sanat, övgü, takdir, acı, hüzün, hasret, özlem, hayal, gerçek, etik, ahlak, zeka, dürüstlük, samimiyet, mizah, misafirperverlik, saflık, cesaret, coşku…
Zaten sizin de Türk halkıyla ilgili öve öve bitiremediğiniz özellikler bunlar değil mi?
Geriye kalan bazı özellikleri yazmasam da akıllı adam anlar…
Yazilarinizi hep takip ederim,gercekten de güzel yaziyorsunuz,yorup yapmaya gerek yok,zevk ile okuyorum yazdiginiz her konuyu
saygilarimla
Sayın yazar çok güldürdünüz bu gerçekmi abartımı hikayemi?
Sizde dert anası olmuşsunuz arkadaşlık dostluk bu günler için. Artık kimse kimseye evini açmak değil beş dakikasını bile sınırlı ayırıyor. kalmadı böyle dostluk
venividivici yorumcusuyla hemfikirim kalbiniz güzel. hiçmimarla diğer atölye sahibini merak ettim 🙂 duyun işte arkadaşlar bu mimarlar nasıl zengin oluyor duyun:)
aynı bilgisayardan yazınca böyle oluyo yılmazcım senin rumuzla gitmiş yorum pek sevgili moderatör, yorum yazdıktan sonra niye hala ismimiz dururki o kutucukta hatıra olarak saklıyo musunuz?
Uzun süredir yazılarını okuyorum.yazılarınızın tadı yorumlarıda okumama sebep oluyor yorum yazmak dahi istemiyordum çünkü pek çoğu yazınızın zevki ve tadı doğrultusunda bu tadı bozmamalıyım diye
sanki requiem for a dream yerli versiyon,arkadaşınız oradaki televizyon yarışma delisi dünyadan kopuk kadın gibi birine dönüşmesin,dikkat edin lütfen,
bayan c keşke benden de yardım isteseydi,kendisine zevkle yardım ederdim:-)
Ahahaha 🙂 🙂 🙂 gitmiş paracıklar!!!
sizin gibi sosyetiklere iyi olmuş.
Benim başıma gelenler bundan kötüydü. Hiç mimar benzetmesine bayıldım.
Hangi semtteymiş bu ev merak ettim. Tuvalete oturunca bacağımızı dışarı mı uzatıp işiyoruz gerçekte? 😛
hehe çok fantastik bir yazı olmuş doğrusu bayağı eğlenceli hatta bir solukta okudum