Fatih Altaylı’dan Demirören’e: Bu sorulara yanıt ver Yıldırım bey!..
Habertürk Gazetesi yazarı Fatih Altaylı bugünkü köşesinde yine çarpıcı bir yazı kaleme aldı… Altaylı, BJK eski başkanı Yıldırım Demirören’in 103 milyon TL alacağını hibe etmesinin o kadar da kolay olmadığını yazdı… Fatih Altaylı’dan Demirören’e: Bu sorulara yanıt ver Yıldırım bey!.. / Beşiktaş Haberleri
İşte Fatih Altaylı’nın “Futbolun finansmanını Maliye izlemek zorunda” başlıklı yazısı;
“Futbolun finansmanını Maliye izlemek zorunda
Yıldırım Demirören’in Futbol Federasyonu Başkanlığı hayırlı olsun.
Zor bir işe soyundu.
İki seçeneği var.
Ya bu işi becerecek ve Türk futbolunun kahramanı olacak…
Ya da rezil olup kaçacak.
Umarım birincisi olur.
Yıldırım Demirören, Beşiktaş Başkanlığı’ndan ayrılırken ilginç bir laf etti.
“103 milyon TL alacağımı hibe ediyorum” dedi.
Allah biliyor ya, laf çok ilgimi çekti.
Daha doğrusu epey bir süredir düşündüğüm bir konuyu gündeme taşımanın zamanı geldi. Futbol kulüplerimizin tamamında başkan ya da yöneticiler sürekli olarak takıma para verdiklerini söylerler.
Bahsettikleri rakamlar öyle az buz paralar değildir.
Milyon dolarlarla lafı açarlar.
10, 20, 30, 40 milyon dolarlar.
Hani oturup teker teker saymaya kalksanız ömrünüzün yetmeyeceği sayılar.
Ben de merak edip dururum, “Bu paraları nasıl veriyorlar?”, daha doğrusu “Kulübe nasıl aktarıyorlar?” diye.
Çünkü Türkiye, bildiğimiz kadarıyla muz cumhuriyeti değil, kanunları var, kuralları var.
Hele hele vergiyle ilgili çok kesin, çok açık kuralları var.
Diyelim ki, iki şirketiniz var.
Bu şirketlerden birinden diğerine para aktarmanız bile kolay değil.
Vergi yasaları sizi engelliyor.
Aktarıyorsunuz ama “faiz” tahakkuk ettirmek şartıyla.
Devlet “örtülü kâr transferini engellemek” ve vergi kaybının önüne geçmek için böyle bir kural koymuş.
Holding çatısı altında olsanız bile bu kural geçerli.
Peki o zaman kulüp başkanları ve yöneticileri nasıl oluyor da kendi şirketlerinden, yasal olarak hiçbir bağları olmayan kulüp şirketlerine bu parayı aktarabiliyorlar?
Hangi yolla.
Bu kâr transferi değilse bile kârın buharlaşması ve devletin vergi kaybına uğraması değil mi?”
Diyebilirler ki, “Ben bu parayı şirketimden değil kendi cebimden aktarıyorum”.
Peki o zaman bu parayı şirketinizden kendi cebinize nasıl aktarıyorsunuz?
Şirketinizin kârından temettü olarak mı?
O zaman şu soru gündeme geliyor.
“Bu temettü gelirlerinize vergi ödediniz mi? Bu geliri beyan ettiniz mi? Ne zaman ettiniz?”
Bu parayı futbol takımının sahibi olan şirkete nasıl verdiniz?
Buna karşılık da şöyle bir savunma yapabilirler:
“Biz bunu takımın sahibi olan şirkete değil, takımın sahibi olan şirketin büyük ortağı olan derneğe verdik.”
O zaman da şu soru gelir:
Kulüp sahibi olduğu şirkete bu parayı nasıl aktarıyor?
Borç olarak mı veriyor, sermaye olarak mı aktarıyor?
Sermaye olarak aktarıyorsa, sermaye artışı yapması lazım. Büyük bölümü halka açık olan bu şirketlerde bir sermaye artışı kararı veya çağrısı da duymuyoruz.
Diyeceğim şudur.
Türkiye’de gerçekten temiz futbol isteniyorsa, Maliye Bakanlığı spor kulüpleri ve bu kulüplerin ortak olduğu şirketleri de mercek altına almalıdır.
Başka türlü futbolu mafyadan temizleyemezsiniz.
Bu kadar kayıtdışı olan bir yerde, kaydı ancak mafya tutar.