Geç gelen kırmızı kartlar oyun planımızı bozdu (!)
Şaka bir yana, gerçi bu da şaka gibi ama, Porto ikinci kırmızı kartı da görünce tedirgin olmadım değil. Ama neyse ki dakikalar 88’i gösteriyordu.
Bir gerçek var, İspanyol ve Portekiz takımları topu biliyor. En sıradanı bile sahada ne yaptığını her dakika bilerek oynuyor. Bu Porto gibi, ekolünün üst düzey bir temsilcisi olunca işler rakipleri için iki katı zorlaşıyor.
İlk golü atan Falcao, oynadığından zevk aldığı her halinden belli olan, keyifli bir forvet tipi. Güzel de bir sayılmayan golü var ki, neden sayılmadığını 1 kişi anlayabilmiş değil. Yine de bakıyorsun, adamın isyanı bile keyifli.
Helton, amiyane tabirle ‘fırlama’ bir kaleci tipi. Her yolu bilen, iyi de yer tutan, sezgisi, refleksi, her şeyi yerinde bir sigorta.
Hulk, tam çizgi roman kahramanı “Sevimli Dev Hulk”. Tek farkı, çizgi roman versiyonu yeşildir, bu esmer. Devliği aynı. Bizim Tosun Paşa Ailton’dan hallice yapısıyla da, futboluyla da. Helal olsun demekten başka ne yapılır?
Bizim tosunlara gelince, gücümüz yetmedi. Bu yazıyı burda bitirsen, bizim sitenin editörü bile 1 paragraf yazı mı olur diyemez. Gücümüz yetmedi. Bu kadar.
İkinci yarının başı o 1-1 gelse, işler 180 derece değişecek belki, ama gol bizden değil yine karşıdan gelince seyirci de rafa kaldırdı maçı, takım da. Unuttuk 1 kişi fazla oynadığımızı.
Beşiktaş’ın şanssızlığı, iyiler bazen iyi olmayabiliyor; ama kötüler hep kötü. İlle değişecekse, sadece ‘daha kötü’ oluyor bazen.
Nihat için artık söylenecek bir şey yok. Nihat, ‘kötü bir dönem’ falan geçirmiyor. Nihat, bu. Ve bu Nihat Kasımpaşa’da bile ne oynayabilir, ne star olabilir.
Hakan’da ısrar da gereksiz. Hakan, destek de olsan, köstek de olsan, arkasında da dursan, önünde de dursan, ‘olacak’ bir kaleci değil. İster ıslıkla, ister nüfusuna al eve götür. Hiç fark etmez. Hakan daha on sene yanlış çıkıp şu golleri yese, yüzündeki o temiz, yanakları sıkılası, sarılıp içine sokulası ifade sayesinde, tribünde birilerinin muhakkak sevgilisi olur. Ama Hakan kalede ‘olmaz’. Hakan güvenilip maça çıkılacak bir kaleci değil.
Kadro derinliğini geçtim; sakatlıklar, UEFA’ya ismi verilmeyenler derken, kadro denecek kadroyu bile kaybedince, kağıt üzerinde Guti’ler, Quaresma’lar, ama kulübede Ersan, İsmail, Ali Kuçik’le çıktığımız maçta, gücümüz yetmedi. Karizma da kötü çizildi. Avrupa’da bu sene toplamda yediğimizden fazla golü 1 maçta yiyip, namağlupluğu da kaybedip girdik soyunma odasına.
Oynanan son 3 resmi maçta, 3 mağlubiyet.
Kalede 7 gol.
Rakip üç gün sonra Kadir Has’ta Kayseri.
Sakatlar, cezalılar.
Kalede Hakan.
Işık öyle soluk ki.
Teoman Akben
[adrotate group=”74″ banner=”79″]