Kâbuslar Sahnesi
Old Trafford’a Düşler Sahnesi diyen İngilizler 1 sezonluğuna Beşiktaş’ı izlese, İnönü’ye verecekleri tek isim Kâbuslar Sahnesi olur. Freddy Krueger’ımız Sivasspor, Jigsaw’umuz da Belediye.
Sahnemizin havasında suyunda da bir şey var. Gelen bir tuhaflaşıyor, giden bir tuhaflaşıyor. Mustafa Hoca’ya kızıyorduk, Schuster de geldi Necip’le Guti’yi yanına oturttu. Onların yerine kimler vardı sahada, defans oyuncularımız muhteşem sağ kanat Erhan Güven; Ferrari’nin ‘başarılı pas’ istatistiğini yükseltsin diye konmuş gibi duran Ersan; forvete dönük orta sahamızda da, ünvanı “Beşiktaş’ın çocuğu” olduğu için, hiçbir şey yapmadan 90 yaşına kadar oynasa kendisini belli ki devamlı alkışlamamız gereken Nihat; “Bir insan 1 sene top oynamayıp da futbolu bu kadar mı özlemez” dedirten Delgado.
Hocam. Sevgili Hocam. Sevgili Hocalar. Size teslim edilen bir kadro var. Denerken denerken, iyisi kötüsü üç maçta belli oluyor. “İyisi kötüsü belli, ama ben herkesin gördüğünü yaparsam farkım ne kalır tribündeki adamdan. Ben bir dokunup zırvalayayım” demeyiniz. Şu işi ne olur yapmayınız. Aklın yolu bir. Hadi iki olsun. Beş olsun. Ama gidip de altıncı yolu denemeyiniz. Yirmi dokuzuncu yolu denemeyiniz. Bırakınız farkınız kalmasın tribünden. Bize lazım olan şey o değil, galibiyet. Bize lazım olan 3 puan.
Ferrari ve Erhan gibi iki defans adamıyla, hem de İbrahim Akın’a karşı, İskender’e karşı, bir de ofsayt taktiği uyguladı Schuster. Belediye’de çizgidekiler değil, çizgi gerisindeki destekler koşsa atılan toplara, ilk yarı üç gol. Bir o kadar da ikinci yarı, iki de lehimize yanlış bayrak, maçta ortaya çıkabilecek bir skor var ki, buraya yazmaya elim varmıyor. Allah korudu. Ders olsun hocam. Ama bunlar özel dersler, oldukça pahalıya geliyor velilere, bu da aklında olsun.
Takımın en iyisi, yine 36’lık İbrahim Üzülmez. İnsan üzülüyor artık adama. Bu yaşında sağ bekten bile top çıkardı, gitti göbekte top kesti, soldan koptu orta yaptı, 3 tane 70 metrelik top taşıdı, çalım attı, şut çekti. Fıkradaki “Bu ordunun benden başka askeri yok mu komutanım?” diyen asker gibi, bu adam da bir gün patlayacak, ama bakalım ne zaman.
Beşiktaş çıkma Lada parçaları kullanan BMW X6 gibi. Orta sahanda Guti, forvetinde Quaresma, gündeminde Robinho; sağ kanadında bir tane adam gibi işi olmayan, 1 doğru topu olmayan, her hareketi takıma zarar, seyirciyi delirten bir adam. Yenen ilk golde İskender’i kovalayanın Ferrari olması herkesi yanıltıyor. Topun alındığı yer de Erhan Güven’in bölgesi, adam da Erhan Güven’in adamı.
Ferrari’nin olayı ayrı. Yediğimiz gole gelene kadar… İleriye doğru tek doğru pas atamayan bir adam olması artık neyse ki Metin Şentürk’ün bile göreceği bir noktaya geldi. Takke düştü, kel göründü. Ne yapıyor o da, alıyor, yanındaki adama 25 metrelik yan pas, alıyor, yanındaki adama 30 metrelik yan pas. Arada ‘Dur bir deneyeyim bakayım’ diyor, top karşıya teslim. Maç boyunca saydım, Ferrari’nin başarılı uzun top sayısı 1, Cenk’in bir Beşiktaşlıyı bulan degaj sayısı 3.
Türk oyuncusu neredeyse kalmamış Beşiktaş’a, dakikalarca ve kendini paralamaktan başka hiçbir işe yaramayacak şekilde “Kartal gol gol gol!” diye bağıran taraftar, Nihat Kahveci’ye daha anlaşılır bir tepki verdi. Islıkladı. Nihat ne yaptı, “Yazıklar olsun size” dedi aklınca, herkesi kinayeli biçimde alkışladı.
Nihat’ın bu terbiyesizliği yapmaya hakkı yok. “Daha ilk maçtan…” diyemezsin kardeşim. Bu takımda Toraman kaç paraya oynuyor, Üzülmez ne kadar alıyor, sen ne kadar alıyorsun, buna bakacaksın; bu taraftar seni zannettiğin gibi ilk maçtan mı ıslıkladı, yoksa geçen seneden beri 35 maçtır keyfini mi bekliyor, buna bir bakacaksın, ukalalığı ondan sonra yapacaksın. Beşiktaş’ın çocuğu falan değilsin. O Beşiktaş’tan kimsenin almadığı parayı alan bir adamsın. Bu Beşiktaş çocukluğu değil. Sadece çocukluk.
Teoman Akben