HaberSpor Haberleri

Benim izlediğim maçtan…

Teoman AkbenAntalyaspor, görüntü itibariyle bu sene ligin en garibanı. Mahalle takımı dizaynı formaları bile garibanlık timsali.

Reklamları desen, yok. En büyük starları oradan oraya itelenen kakalanan Veysel ile Balili ikilisi. Geçen haftayı da düşününce, Antalya belli ki ligin 1 numaralı küme düşme adayı. Bu takım önünde Beşiktaş ne yaptı peki, toplamda 65-70 dakika kadar bir süre için “hiçbir şey”.

Erman Toroğlu ile biz ikimiz başka bir maçı, basının geriye kalan tamamı başka maçı izlemişiz sanırım. Başka maçı izleyenlerden biri de teknik direktörleri Mehmet Özdilek hatta. Bu gruba göre Antalyaspor öyle direnmiş, böyle savaşmış, süper top oynamış. Benim gördüğüm ise, bütün maç ne yaptığı belli olmayan, 1,5 kadar gol pozisyonu olan, 2-0’da süre geçirmeye oynayabilen, rezil bir takım. Beşiktaş bu takım önünde ne yaptı peki, 1-0’a kadar “hiçbir şey”.

Mustafa Denizli’nin ilk günden beri arkasındayım. Ama bu kadar Uğur İnceman’lık, bu kadar Holosko’luk bir maç bir daha ne zaman gelir, buna rağmen bu adamlar neden bu maçın 65. dakikasında oyuna alınır, anlamak güç. Güç, ama anlaşılmaz da değil. Mustafa Hoca’da çoğu liderde olduğu gibi, bekleneni yapmama, bekleneni yaparsa ‘herkes gibi’ olacak olma yönünde korkular var. Biliyor ki bütün Türkiye 1. dakikadan itibaren Holosko diyor. Alırsa Holosko’yu oyuna, ‘herkes’ olacak. Alır mı. 1 saati yakar, daha iyi. Antalya nasıl olsa takım değil. Elbet bir şekilde gelir gol. Ama gelmiyor işte. Çünkü Beşiktaş da pek takım değil. Senin en büyük yıldızın Tello ise, var sen düşün gerisini.
Tello belli ki bu ‘10 numara’lık işini sevmiş. Yapar mısın demişler, yerim bile demiş. Yönetimin zaten canına minnet. Eh Antalya maçında oldu da zaten. Ama ligin ilerleyen haftalarında, şampiyonlar liginde falan da böyle olacaksa, Tello’nun baya bir 10 numara izlemesi, Mustafa Hoca’nın da kendisini bu yönde biraz uyarması lazım.

Seyircisiz maç konusuna girip de klişeler içinde boğulmanın alemi yok. Ama “Hazır seyirci de yok…” deyip, istediği gibi at koşturan hakemlerin, stat çıkışında sıkı bir dayağı hak ettiklerini düşünürüm hep. Bu genç arkadaş da aynı şekilde. Maç içinde Beşiktaş’ın -dördü önemlice- beş atağında avantaj kuralını hiçe sayıp oyunu kesti. 1-2 demiyorum. Tam beş kez oyunu kesip topu geri taşıdı. 1 kasıtlı ağır faule, 1 gole giden adamı arkadan çekmeye kart çıkarmazken, Beşiktaş’a ilgisiz pozisyonda sarı kart geldi, maçın tek kartı oldu. Nasıl iştir, bu takımın neden bu kadar ağırlığı yoktur da önüne gelen bu kadar rahat doğrar, anlamak mümkün değil.

3 gün sonra Gençlerbirliği maçı var. İlk maçını Türkiye’nin en deplasman stadı Olimpiyat’ta, ikincisini seyircisiz, üçüncüsünü de Ankara’da geçirecek olan; bu üç maçının biri Cuma’ya, biri Pazartesi’ye, biri de Cumartesi gününe verilen Beşiktaş, sezona en donuk başlayan takım oldu. Bir şampiyon, sezona daha coşkusuz nasıl girebilirdi bilmiyorum. Allah vere de Gençlerbirliği maçı da kazasız atlatılsa. İnönü günlerinin başlaması, Fink’in Ferrari’nin uyum sorunlarını atlatmaya başlayacak olması ve Yusuf’un devreye girmesiyle işler nasıl olsa daha kolay olacak ilerleyen günlerde. En azından ümidimiz, bu.

Dikkati Çekenler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu