Bedrettin Dalan ve Cem Garipoğlu
Siyasal iletişim uzmanı Prof. Osman Özsoy, sahibi olduğu İstek Vakfı arazisinde silahlar bulunan Bedrettin Dalan ile Münevver Karabulut’un katil zanlısı Cem Garipoğlu’nu ilginç bir şekilde karşılaştıran bir yazı kaleme aldı.
İşte Prof. Özsoy’un yazısı;
İletişim hocası olarak meslek hayatımızın en verimli derslerini yapıyoruz son aylarda…
Akşamları haber bültenlerini izleyen öğrenciler, ertesi günü üniversiteye tiyatro veya sinema filmi izlemekten çıkmış gibi geliyorlar. Aynı habere birbirine taban tabana zıt iki farklı şekilde nasıl yaklaşılabilir sorusunun çarpıcı örneklerine şahit oluyorlar ve deyim yerindeyse ağlanacak halimize gülüyorlar.. İletişim tarihine geçecek komedilikler yaşanıyor.
Nitekim Ergenekon davasının önemli sanıklarından eski rektör Kemal Alemdaroğlu, her ne kadar farklı anlamda kullanmış olsa da, dava süreci için “komedi” demişti. Hakikaten akıllara ziyan olaylar yaşanıyor.
Bunun en son örneklerini, Türkan Saylan olayı ve Bedrettin Dalan’ın İstek Vakfı arazisinde çıkan silahlarla ilgili haberlerde gördük.
Dalan’ın kendini savunmaya çalışırken içine düştüğü açmaza ve çelişkilere en iyi temas eden yazıyı Ünal Tanık kaleme aldı. Ünal Bey yazısını kaleme aldığında henüz Genelkurmay’ın konuyla ilgili değerlendirmesi medyaya yansımamıştı. Yapılan açıklama Ünal Bey’i haklı çıkardı.
İstek Vakfı arazisinde çıkan silahlar için Bedrettin Dalan, “Orası askeri bölge. Bizi de almıyorlar” deyince, Genelkurmay yetkilileri, “Toprağa gömülü böyle bir silahımız yok” açıklaması yaptı. Ayrıca konuyla ilgili araştırma yapmak üzere Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşavirliği görevlendirildi. İşin sorumluluğunu askere yıkma kolaycılığı içinde hareket eden ve adeta uçuşa geçen Dalan’ın altındaki halı Genelkurmay tarafından bir bakıma çekilmiş oldu.
Sanki kendi evlerinin bahçesinde cephane çıkmış gibi Sayın Dalan’ı kollamaya çalışan tavır sergileyen medya kuruluşları oldu. Sayın Dalan’ın hakkındaki onca iddiaya rağmen kaçak durumda olması ise hem ülkemizdeki yargıya güvenmediğini, hem de potansiyel suçlu olarak algılanması kolaycılığını zihinlere nakşetti.
Şimdi söyler misiniz? Bedeni, Etiler’de çöp konteynerine bırakılan bir bavulun içinde, başı da bavulun üzerindeki gitar kılıfında bulunan Münevver Karabulut’un katil şüphelisi olarak aranan erkek arkadaşının kayıp durumda olması ile, hakkında ağır iddialar bulunan Dalan’ın kaçak olması arasında biçimsel olarak ne fark var? Belki de bu durum daha da vahim…
Münevver Karabulut’un katili bir kişiyi öldürme suçlamasıyla aranıyor. Dalan ise, ülkeyi nereye götüreceği ve kaç kişinin hayatına mal olacağı kestirilemeyen bir darbe hareketinin içinde olmakla suçlanıyor. Üstelik üniversitesine ait arazide ceset aranırken gömülü cephaneliğe ulaşılıyor. Aylar evvel ofisinden çıkan silahlara kamuoyunu ikna edici açıklama getiremediği gibi, başında bulunduğu üniversiteye ait araziden çıkan ve çoğu toplumda kaos çıkarmaya yönelik malzemelerden oluşan cephanelere yönelik de tatmin edici cevaplar verebilmiş değil.
Üstelik Genelkurmay’ın Dalan’ın arazisinden çıkan silahları sahiplenmemesi, durumu kendisi adına vahim hale getiriyor. Şimdi soru şu: Başka yerlerde yapılan kazılardan çıkan cephaneler de göz önünde tutulduğunda, bu silahlar hangi amaca yönelik olarak saklanıyordu sorusunun cevabı daha önem kazanıyor.
Kimi medya organları Ergenekon zanlılarını hayatlarında hiç günah işlememiş melekler gibi yansıtırken, kimi yayın organları da memlekette işlenmiş ne kadar kötülük varsa üzerlerine yıkma eğilimi içindeler. İki tavrı da onaylamak vicdanlara sığmaz diye düşünüyoruz.
Dalan bir an evvel ülkesine dönüp hakkındaki suçlamalara cevap verirse iyi olur. Bir ömürlük imajı bir çırpıda kaybetme riski ile karşı karşıya. Dileriz iddialar doğru değildir.
Son olarak bir noktanın altını çizelim. Bazı internet sitelerinde dün, kurulduğu günden beri Dalan’ın kurucusu olduğu Yeditepe Üniversitesi’nde mütevelli heyeti üyesi olarak görev yapan Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan’ın, Ergenekon soruşturması kapsamında Bedrettin Dalan’ın aranmaya başlamasından sonra bu görevinden istifa ettiğini ve bu değişikliğin üniversitenin web sayfasında yer alan fotoğraflı mütevelli heyet listesinden de anlaşıldığını yazıyorlar.
Eğer Aydın Doğan’ın bugünlerde Dalan’a yakın görünmeme gibi bir endişesi varsa ve gerçekten de üniversitenin mütevelli heyeti üyeliğinden ayrılmışsa kendisine küçük bir hatırlatmamız olsun. Yeditepe Üniversitesi’nin Diş Hekimliği Fakültesi’ne ait resmi web sayfasında Aydın Doğan hala üniversitenin mütevelli heyeti üyesi görünüyor. Sanırım bu sayfada değişiklik yapılması unutulmuş.
N’olmaz n’olmaz, eğer gerçekten de bu tür bir endişe ve gerekçe ile üyelikten istifa etmiş ise, ihtiyaten bunu kaldırmakta da yarar var. Hele Genelkurmay’ın son açıklamasından sonra…
İddialar vahim olduğundan olsa gerek, Ergenekon soruşturması kapsamında daha ne kadim dostlukların, “aman, en az hasarla bu süreci nasıl atlatırız” düşüncesi ile aşınacağı anlaşılıyor.
Sanırım daha epey süprizle karşılacağız.