Orta yaşı aştıktan sonra insan bir kıyı kasabasına kaçma hayalleri kurar. Adı ‘kafa dinlemektir’ bunun. Nedeni, modern hayatın insanı kendisine yabancılaştırmasıdır ve herkes içindeki ‘o iyi yanı’ aramaya koyulur hayatının sonuna doğru.
Oysa başta, o iyi yanımız bizimleydi. Mahalledeydik.. Bize benzeyen insanlarla birlikteydik.
Kent büyüdü, iş yürüdü. Aslında ihtiyacımız olmayan ama bize ihtiyaç olarak belletilen şeyler aklımızı ve ruhumuzu teslim aldı. Kapı komşumuzla selamlaşmak bile muhteşem bir olaya dönüştü. Bu ihtiyacı tespit eden kurnaz müteahhitler de, ‘eskiye dönüş’ diyerek mahalle ve kasaba adı altında siteler inşaa etti hemen. Ama o siteler birer suretti oysa, aslı çoktan kaybedilmişti.
Taşradan gelmiş biri olarak buna hiç inanmıyordum ama çoktandır gözümle de görmemiştim. Dün gece gördüm.. Beşiktaş’ta, Abbasağa Parkı’nda, ‘Ezginin Günlüğü’nü dinlerken…
Üniversiteden ve tribünden arkadaşım Hayati Kurt çağırdı. Beşiktaş Belediyesi bu yaz bütün parkları, bizim eski ‘çay bahçeleri’ne çevirmiş…
Bütün mahalle inmiş aşağıya, Abbasağa Parkı’na… Uzun saçlı, kısa kollu gençler… Başörtülü yaşlı teyzeler, ayağı terlikli dedeler, kadınlar erkekler… Üzerinde insanların uzandığı çimler, insanları konuk etmenin keyfiyle daha bir yeşil. Ortalıkta çocuklar koşturuyor ellerinde mısır patlaklarıyla. Çocuk arabalarındaki bebekler kucaklara alınmış…
Son zamanlarda yüz çizgileri bu kadar memnun, bu kadar kadar umutlu çok sayıda insanı bir arada görmemiştim. Herkes aynı mahalleden olmanın, aynı duyguyu paylaşmanın, aynı eğlenceye katılmanın keyif içinde…
Beşiktaş’ı Beşiktaş yapanın tam da bu olduğunu konuştuk kendi aramızda çim üstünde biraları yudumlarken. Beşiktaş’ı sadece bir futbol takımı olmaktan öte bir şey haline getirenin ona renginin veren bu mahaller olduğunu, dostluk olduğunu, arkadaşlık olduğunu, dayanışma olduğunu konuştuk…
“Mahalle öldü” diyenlere inanmamıştık ya hiçbir zaman, kentsel dönüşüm projeleriyle aslında yapılmak istenenin tam da bu olduğunu, Beşiktaş’ı, Abbasağa’yı, Şenlikdede’yi bu nedenle gözlerine kestirdiklerini, mahalleyi öldürüp, mahalleliyi kent dışındaki sitelere kovup, Boğaz’ın kenarındaki bu semte kurulmayı planladıklarını da konuştuk…
Öyle kaptırdık ki kendimizi Abbasağa’ya, Adnan’la ikimiz devamında çöktüğümüz ‘Canım Ciğerim’de “Buraya mı taşınsak acaba?” diye fikirler uçuşturduk… Hayati’den Bülent’ten bize ev bakmalarını istedik.
Her Beşiktaşlı Beşiktaş’ı tutmak için onlarca neden sayılabilir elbette, ama dün gece Abbasağa’da gördüklerimiz, yaşadıklarımız, bize yaşatılanlar bile yeter Beşiktaşlı olmaya…
Bir kere daha anladık ki parkta dinlediğimiz Ezginin Günlüğü şarkısındaki gibi hayatımız; “Eksik bir şey mi var hayatımda?/Gözlerim neden sık sık dalıyor/ Eksik bir şey mi var hayatımda? /Gökyüzü bazen ciğerime doluyor..”
Cem Dizdar / Fanatik
[adrotate group=”6″]