Bekir Coşkun’dan şaşırtan yazı: Başbakan doğru söylüyor
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Farklı etnik kimlikte olanlar ülkemizden kovuldu. Bu aslında faşizan bir yaklaşımın neticesiydi” sözlerine eleştiriler ve destekler sürüyor.
Hemen hemen her konuda Başbakan Erdoğan’la ters düşen Hürriyet yazarı Bekir Coşkun, bugünkü yazısında ‘Söyledikleri doğru’ diyerek Başbakan’a destek verdi.
“Tanığıyım…
ONUN yemyeşil güzel gözleri vardı.
Ben yetime ilk masalı o anlatmıştı. Zorla yemek yedirir, kendi eliyle yaptığı kerpiç hamamda bizi yıkar, geceleri kalkıp kalkıp o üstümü örterdi.
Ben onu çok sevmiştim.
Büyüyünce onun aslında anneannem olmadığını, Ermeni kızı olduğunu, tüm ailesinin öldürüldüğünü, Gümüşhane tarafından canını kurtarıp geldiğini ve dedemin ikinci karısı olduğunu öğrendim…
Gözlerindeki o hüzün ve acı hiç geçmedi…
Adını değiştirip “Ümmühan” yapmışlardı…
Fark etmez, o benim anneannemdi.
*
Yıllar geçti aradan, bir adam tanıdım, bir elinin üç parmağı sakattı.
Çok yakışıklı, tertemiz giyimli, artık çalamadığı bir kemanı olan, ahşapla uğraşmayı seven, eski bir mimardı. 6-7 Eylül olaylarında İstanbul’daki ofisi basılmış, eli sakatlanmış, o da Ankara’ya gelerek bir elçilikte çalışmaya başlamıştı.
Gitmek istiyordu, ama çaresizdi. Çünkü iki kızı, iki Türk’e âşık olmuştu, onları bırakamıyordu.
Bozuk Türkçesi ile sohbet ettiğimizde onun zaman zaman korktuğunu, endişelendiğini hissediyordum.
Ölünce vasiyetiydi, onu İstanbul’a gömdüler.
Ben onun kızlarından birisi ile evliyim.
Önümdeki gazetede Başbakan’ın “…Farklı etnik kimlikte olanlar ülkemizden kovuldu… Bu aslında faşizan bir yaklaşımın neticesiydi” sözlerini okuyorum…
Bana “Çek git” diyen yanlış adam söylemiş bile olsa, söyledikleri doğrudur…
Nasıl inkâr edeceksiniz?..
Daha yeni yeni; farklı dinden olanların boğazını kesen… Kaldı ki kendi aydınlarına bile tahammül edemeyip otel odalarına doldurup yakan kimlerdir?..
Her birimizin bir yerinde yok mudur kovmaların gizli kanıtları; bir eski Ermeni evi, bir Rum tabağı, bir Süryani takısı, bir yemek, bir türkü, eski fotoğraflardaki komşularımız…
Nerede o insanlar?..
Ya da gerçek isimlerini bilmediğimiz anneannelerimiz…
Kabul edilmesi gereken bir günah yok mudur alnımızda?..
Ben o günahı gördüm…”