Müslüm Gülhan: Taraftarı Müşteri Görüyorlar
NationalTurk yorumcusu Müslüm Gülhan, fahiş şekilde artan Beşiktaş bilet fiyatları ile ilgili olarak “BJK bilet fiyatları ve tribünlerdeki demografik değişim” başlıklı bir yazı kaleme aldı:
Neoliberal anlayışın dünyada ağırlık kazanmaya başlamasıyla beraber, mutluluk ve refah içinde daha ileri bir demokratikleşme hedeflenirken; kapitalist sitemdeki yapısal sorunlarla beraber ortaya çıkan otoriter kurgular demokratik beklentiyi süreç olarak yok ettiği gibi sınıfsal farklılıkları keskin biçimde de şekillendirdi. Bu noktada, değişen sosyal yapılar siyasi anlamda yeni kavramlar her alanda olduğu gibi sosyal politika ve sosyokültürel alanlarda makro ölçekteki bir dönüşümü tetiklemiş ve bunun sonucu olarak mikro değişimler toplumun her alanında etkisini göstererek kaçınılmaz olarak siyasi erkin dayattığı bir güç olarak topluma sirayet etti.
Önce Federasyon Sonra Kulüpler
Spor alanında da bu değişim kaçınılmaz olarak kendini gösterdi. Her birim siyasi beklentilere cevap verecek şekilde dönüştürülüp restorasyona uğratılırken, sporun her kurgusu bu talebe karşılık verecek hale getirildi. İlk uygulama federasyonlar seçimlerinde etkisini gösterdi. Bu seçimlerde, sadece belirli bir kesimin seçime girmesi veya atanarak görev almasını sağlarken, mevcut sitemin dışına itilen grupların veya bireylerin liyakatlerine bakmaksızın seçime girmelerine izin verilmezken yapısal olarak yeni bir irrasyonel süreç başlatıldı. Buralardaki restorasyon tamamlandıktan sonra süreç kaçınılmaz olarak kulüp yönetimlerine geldi.
Tabii ki bu noktada nihai beklenti; oluşturulan ticaret hacminin kontrol edilmesiyle birlikte kulüpleri borç sarmalı içinde tutarak bağımlı hale getirmekti. Statlar yenilenip bu restorasyonda yeniden tasarlanırken, tüm olumsuzlukların yaratacağı tepkilerin izole edilerek sosyal topraklama alanı haline getirilmesi asıl amaçtı. Kulüplerden bu süreç ile ilgili beklenti vardı. Bu beklentiyi gerçekleştirecek insanların kulüplerin başında olmasının sağlanması neticesinde, ekonomik kurgudan etkilenen toplumun büyük kesimin taraftar kimliğinin olmasının etkisiyle ve oluşan büyük ekonomik-sosyal sorunların ortaya çıkartacağı atmosferin statlarda oluşturacak tepkilerin bir şekilde izole edilme talebiyle, taraftar kimliği bertaraf edilerek sadık müşteri profiline geçilmesi istendi.
Taraftardan Müşteriye Geçiş Siyasi Talep
İşte gelmek istediğim değişim noktası burası: Taraftardan müşteriye geçiş noktası… Bu bir siyasi talepti. Passoligin ortaya çıkma sebeplerini bu noktada tartışmak gerek. Çünkü, bu kurgu içinde bir ticaret hacmi yaratılmasının yanında, bu değişimi sağlayacak kontrol mekanizmasının oluşturmak asıl amaçtı. Türkiye’deki iç politikanın beklentisi, her alanda siyasi beka için kendi kontrolünü sağlamak adına düşünce ve sınıfsal anlamada bir şekilde restorasyona gitmek olduğu için, bu restorasyona uygun statlardaki demografik yapının da değiştirilmesi gerekmekteydi. Kitlesel eylemlerin en hızlı ve en çabuk oluşabileceği etkili alanlar statlardır. Eğer futbol sadece futbol değilse ki değil. Öyleyse bunu kontrol etmek zaruri ihtiyaçtır.
Müşteri Kimliği Tepeden Tırnağa Sınıfsaldır
Taraftarlık kimliğinin sınıfsal bir yanı yoktur. Ama müşteri kimliği tepeden tırnağa sınıfsaldır. Taraftarlık içinde öğrenci, öğretmen, işçi, memur, manav, bakkal, nalbur, iş insanı… Anlayacağınız toplumun her kesiminden insanlar aynı kimlik içinde duygusal bir bağ ile iletişim kurarlar. Ama yeni kimlik altında oluşturulan ‘arena’ yapısı içine giren statlarda, müşterilere verilen hizmetler loca, a-kategori, b-kategori, 1.sınıf, 2.sınıf… gibi bölümler içinde net olarak ayrım yapılarak sınıflandırılmışlardır.
Taraftarlıktan Müşteriye Döndürülen Kitle
Taraftarlık duygusu içindeki herkesin takımına olan desteği sonsuz bir sadakatlik içerir. Müşterilik ilişkisinde ise, içinde müşterinin duygularının tatmin edilmesinin önemi ortaya çıkar. Çünkü, parası ile hizmet satın alırken ne olursa olsun duygularına hitap edilmesini ve bir şekilde tatmin edilmesini istemektedir. Aksi halde tepki gösterir. Duygularına hitap edeni kısıtlı zaman içinde alkışlayarak taktir ederken, ortaya çıkan olumsuzluklara da tepkisini koyar. Babasını tanımaz… Müşteri, parasıyla rezil olmak istemez. Şimdi gelinen noktada, taraftarlıktan müşteriye döndürülen kitlenin-son 21 yılda toplumun içinde olduğu gibi ekonomik ve sınıfsal olarak demografik değişimini sağlayarak süreci tamamlanmaktır.
Zararın Sorumluluğu Taraftara mı Ait?
İşte BJK Başkanının açıkladığı bilet fiyatlarının altında yatan gerçekler buradan kaynaklanmaktadır. Yoksa; 9900 TL olan bilet fiyatının 35500 TL’ye, 3500 TL olan bilet fiyatının 12500 TL’ye çıkması başka nasıl açıklanabilir ki? %129 ile %259 TL arasında yapılan zamların izahı yoktur. Hani Başkana sorsak ‘2 milyar 600 milyon olan borcu yaklaşık 7 milyara çıkartmanızın, ya da yaptığınız yanlış transferler sonucunda oluşan zararın, Genel Kurulun size ses çıkartmamasının ve BJK tarihinin büyük ekonomik kazanım olan ‘Fulya Projesi’ davasının mahkemede kazanılmasına rağmen masa başında kulübün aleyhine sonuçlanmasının sorumluluğu taraftara mı aittir? Bunların futbolun endüstrileşmesi ile uzaktan yakından alakası yoktur. Eğer endüstrileşmeden bahsedeceksek: Ülkelerin kendi sosyoekonomik ve sosyokültürel yapılarına uygun ve küresel ölçekte bir işletme modelini ortaya koyması olarak tanımlanır.
Tüm Fatura Taraftara
Biz beş ana lig dışındaki çevre ligler içindeyiz ve bizim dışımızdaki tüm ülke liglerinin kendi modellerine uygun bir üretim mekanizmaları var ve bu mekanizma içinde bir katma değer yaratıyorlar. Bizim sıkıntımız burada başlamaktadır. Türkiye’de kötü yönetim yüzünden oluşan ekonominin sıkıntıların sorumluluğu hiçbir şekilde halka ait değilken, fakat sonucunda bedelini halkın büyük bir kesimi nasıl ödüyorsa, aynı şekilde, BJK bilet fiyatlarındaki artışının sorumluluğu taraftara ait değilken, bir restorasyon (!) istenmesi sonucunda müşteri kimliğinin yaratılması amacıyla tüm fatura taraftara çıkartılmaktadır. Süreç aynı paralellikte işlemektedir.
‘Her canlı ölümü tadacak’ gibi, kaçılmaz olarak futbol ve kulüpler de bundan nasibini alacak… Yönetimler bu yapısal değişimi sağlamakla mükelleflerdir. Çünkü onların yönettiği futbol araçsallaştırılmıştır. Süreç içinde, yönetici ve başkanların görev tanımları kulüplerin tarihsel derinliğe sahip kurumsal kültür içinden gelmekteyken, şimdi ise sadakatle bağlı oldukları sistemin bekası için ne yapılması gerekiyorsa onu yapmakla mükellef histeri içinde olmak zorundalar. Esnaf mantığı bunu gerektirir.
Hani bir rasyonellik sürecine gireceksek, işe kelime anlamıyla başlamak gerek.
Müslüm Gülhan / NationalTurk