Müslüm Gülhan YazıyorSpor Haberleri

Müslüm Gülhan’ın Beşiktaş Trabzonspor maçı öncesi görüşleri

NationalTurk yorumcusu ve BirGün Gazetesi yazarı Müslüm Gülhan, bu hafta sonu oynanacak Beşiktaş Trabzonspor maçı öncesi değerlendirmelerde bulundu.

Müslüm Gülhan: “Kiralık oyuncuların, menajerlerin etkisinden dolayı-bonservisli oyuncuların önüne geçirilmeye çalışılması Beşiktaş’a büyük zarar vermektedir.” dedi

Müslüm Gülhan’ın Beşiktaş Trabzonspor maçı öncesi görüşleri;

Dört büyüklerin, sadece futbol branşına ait borçlarının 20,7 milyar liraya ulaşmasının ne ifade ettiğinin artık bir öneminin olup olmadığını da bir kenara bırakıp, bilgi olarak paylaşmak sanırım yeterli olacaktır.

Üstelik, yıl sonu olarak ödemeleri gereken paranın 8,4 milyar lira, alacaklarının da 3,8 milyar lira olduğunu düşünürsek ve toplam yükümlükleri ise Fenerbahçe’nin 2,7 milyar lira; Galatasaray’ın 2,1 milyar lira; Beşiktaş’ın 1,9 milyar lira; Trabzonspor’un 1,7 milyar lira.

Dört büyüklerin toplam alacakları ise Fenerbahçe’nin 1,4 milyar lira; Galatasaray’ın 0,7 milyar lira; Beşiktaş’ın; 0,8 milyar lira; Trabzonspor’un 0,9 milyar lira.

Yani sezon sonunda borç hanesine eklemeler yapılacağı şimdiden belli olmakta.

Türkiye’deki neoliberal politikaların etkisiyle sosyal yaşam işleyişindeki değişimler (yozlaşma) ve ekonomik beklentiler rant üzerine bir kurguya sahip olmasından dolayı, bu borç sarmalının taraftar açısından pek bir öneminin olacağını sanmıyorum. Çünkü kişisel anlamdaki skorboard beklentisinin her şeyin üstünde olması yeter de artar bile…

Gayet normal!

sampiyonlar ligi WTS 2

Takımların bu sıkıntılardan kurtulmasının tek çözümü yapısal sorunların giderilmesi ile ciddi kontrol mekanizmasının oluşumuna bağlıdır. Sportif açıdan katma değer yaratacak iki önemli çıkış yolu bulunmaktadır: Birincisi; alt yapı organizasyonun kurumsal bir prensip silsilesine oturturulup üretim mekanizmasının kurulması. İkincisi; Avrupa liglerinde, özellikle Şampiyonlar Ligi’nde kalıcı olmak ve sıfır maliyetle yetişen alt yapıdan gelen kalibreli oyuncuları bu alanda kullanarak bir pazar yaratmaktır.

Ama; dört büyüklerin böyle bir stratejisinin olmadığı çok net belli.

Yöresel bir anlayışın, yöresel talepler üzerinden bencilce beklentinin sadece Süper Lig şampiyonluğu ile bir rövanşist tavır almak sanırım herkes için en iyi mücadele şekli.

BJK, son 20 yıl itibarıyla, birbirini tamamlayan yönetim anlayışın verdiği zarar sürecinde tüm kurumsal prensiplerini kullanamaz hale gelmiştir. ‘Öz Kaynak Düzeni’ sisteminin, alt yapıdan kaldırılarak popülist bir anlayış çerçevesinde sürecin devam etmesi ile, adeta bir transfer pazarının oluşturulup menajerler üzerinden kulübün yönetilmesi artık süreci içinden çıkılmaz hale getirmiştir.

Trabzonspor’un İstanbul takımları ile girdiği rekabetin yanında, bu takımların yaşadığı kısır döngü sürecine dahil olması ve kendi bölgesel zenginliğini ile Anadolu taraftarlığını kaybedip, kendi kaynağını reddetmesi, aynı İstanbul takımları gibi pazar haline gelerek tüm üretim mekanizmasının yok olmasına neden oldu. Artık ellerinde sadece Lig şampiyonluğu için tüm siyasi ve sosyal avantajları kullanmaktan ve popülist bir çıkıştan başka seçenek kalmadı.

İşte bu kısır döngü içinde oynanacak olan BJK-Trabzonspor maçını değerlendirmek daha mantıklı olacaktır.

Maçın sonucunun etkileyeceği en önemli aktörler her iki takımın teknik direktörüdür. Kendilerinin maça teknik donamımlar ile yapacakları etki, kendi geleceklerinin ne olacağına da ortaya koyma gücüne sahip.

Her iki teknik adamın ortak yönü; taktiksel bütünlüğü sağlayacak prensiplere sahip olmadıkları gibi, oyuncu yetenekleri üzerinden sonuca gitmeye çalışmaları aynı kaderi paylaşmalarına neden olmaktadır. Her üç bölgede de ne bir geçiş oyun planına ne de bölgesel oyun sistemine sahipler.

Trabzonspor geçen sene Nwakaeme ile süreci iyi götürüp, sahada oyunun aklı olması neticesinde başarı kazandı. Bu sene ise, şu ana kadar Hamsik ve Bakasetas’dan oyuna etki edecek ve oyunu yönetecek bir sorumluluk alamadıkları gibi süreci de yönetememektedirler.

Beşiktaş için de aynı sorunlar yaşanmakta. Ghezzal üzerinden oyunu yöneten anlayış geçen sene kiralık oynayan Miralem Pjanic, yüzünden bozulup sekteye uğramasıyla birlikte, bu sene de Dele Alli ile son iki maçtır aynı sorun yaşanmakta. Kiralık oyuncuların, menajerlerin etkisinden dolayı-bonservisli oyuncuların önüne geçirilmeye çalışılması Beşiktaş’a büyük zarar vermekte.

Her iki takımın ortak sorunu, takım savunmasındaki zaaflar ile defans kurgusunun sürekli açık verecek konumda olmasıdır. Hela hele kendi birinci bölgelerine çekilmeleri, oyun düzenlerini bozduğu gibi, üçüncü bölge oyununa çok yatkın olan oyuncu donanımlarının birinci bölgedeki zaaflarından dolayı açık vermesini kaçınılmaz kılmakta.

Weghorst gibi yüksek merkez bir santrafora sahip olan Beşiktaş, mümkün oldukça onu kutu içinde topla buluşturduğu zaman dilimlerinde çoğunlukla gol atmaya muvaffak oluyor. Hem Weghorst’un hem de onun yaratacağı boş alana ikinci-üçüncü koşuları yaparak gelen oyuncuların gol şansı bu şekilde yüksek olabilir.

Takım savunma zaafları nedeniyle; defansın kaleden uzak oynaması ve dengede kalması üçüncü bölgede topa sahip olma isteği ile çözülür. Bu bölgedeki oyun kurma isteği, Roiser ile Ghezzal anlaşmasının yarattığı avantaj ve Ghezzal’ın kutu içine yapacağı paylaşımlar Beşiktaş açısından ciddi kozlardır. Trabzonspor’un Eren ile Trezeguet iş birliği ile tüm atakların hemen hemen buradan gelmesinden dolayı, bu kanattaki Ghezzal ile Roiser karşıtlığı da-orta alanda olduğu gibi-maçın kırılma alanı olabilecek özelliklere sahiptir.

Sezona çok iyi başlayan NKoudou’nun, topla geçişi ve defansın dengesini bozarak avantaj yaratması ancak oyunda kalıcı olmak şartıyla etkisini gösteriyor. Hatta, NKoudo Larsen eşleşmesi Beşiktaş açısından avantajlı görünmekte.

Her iki antrenörün, oyun içinde istediği skoru alma veya alamama sürecindeki irade kayıpları, oyunun istikrarını bozacak değişikliklere ve oyun şablonlarının öngörüsüz olarak bozulmasına neden olduğunu geçen maçlarda gördüğümüz için, süreç bu maçlarda da bir şeylere gebe gibi gözüküyor.

Hele hele bu maç üzerinden yaşayacakları baskının yüksekliği düşünülürse, maç içindeki avantajlı veya dezavantajlı durumlardaki etkileri sıkıntıları büyük olacak gibi…

Her iki antrenörün krizi yönetememe durumları ile krizin parçası olmaları ve kriz çıkarma yetenekleri (!) karakteristik ortak yönleri.

Fernandes, Jesos ve Salih’den (Tayfur) oluşan orta alan üçlüsü, Trabzonspor’un Siopis, Hamsik ve Bakasetas’dan oluşan orta üçlüye göre, taktiksel katkı ve özellikle ön savunma direnci bakımından daha etkili oynamaktadırlar. Fakat, her şeye rağmen, Trabzonspor’da Hamsik ile Bakasetas’ın bireysel becerilerinin etkisi skora katkısı çok büyük. Beşiktaş, ancak bu ikilinin oyun yetenekleri karşısında önlem almaları neticesinde maçı kendi lehine çevirme şansını fazlasıyla yakalar. Çünkü, Trabzonspor için bu ikilinin oyun kalitesi takımın oyundaki direncini oluşturuyor.

Özellikle seyirci avantajı Beşiktaş için çok önemli olmasına rağmen, ne hikmetse Trabzonspor İstanbul’daki Beşiktaş maçlarında seyircisiz oynanan maçlar dahi statta girmeleri konusunda hiçbir sıkıntı çekmemekte. Bu da çok ilginç bir anekdot. Sonuç olarak, maçı kim kazanırsa kazansın hepsi kaybetmiş durumda.

Müslüm Gülhan Yazıları Beşiktaş Postası sayfamızdan takip edebilirsiniz.

Dikkati Çekenler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu