Konya’da Panayır
Konya’da bir maç oynadık, görmeyen inanmaz. Sahada 22 adam, biri vantrolog, biri palyaço, biri jonglör, biri sihirbaz, öbürü aslan terbiyecisi, beriki trapezci, ne film isterseniz vardı.
“Biz de para verdik arkadaşım, azıcık da biz oynayalım bakalım” cinsi adamlar vardır halı sahalarda. Tüm göz okşayan ve bu maç için diyebilirim ki faydalı işlerine rağmen Quaresma, son haftalar ne yapmaya çalıştığını gerçekten anlayamadığım, belli ki Türkiye’yi de Beşiktaş’ı da kendinden beş sınıf aşağıda gören Fernandes, oyunda olduğu süre boyunca tabii ki Nihat, kaptırdığı topla bu sefer de sahanın en iyisi Necip’in kırmızı kart görüp oyundan atılmasına sebep olan İsmail Köybaşı, öbür kenarda Ekrem, bundan 1 santim farklı bir tip değillerdi. Bunlar koskoca Beşiktaş’ın futbolcuları.
“Bu sene artık bitti de ondan” falan demeyin. İnsan neyse odur; bu sezon da, öteki sezon da, ondan sonraki sezon da. Şu mantık ve mentalitedeki bir takımdan, hatta “Sen benden daha çok oynadın” diyerek maç devam ederken saha içinde birbirine giren bir takımdan ben önümüzdeki sezon Tayfur’un hiçbir mucize yaratmasını bekleyemiyorum. Nihat bence halı sahayı falan da geçsin, tam sokak arası mahalle maçı usulü, kızdıklarını kaleye yollasın. “Kuarezma! Geç kaleye! Cenk, gel babacım sen ileriye, Fernandes sen de geriye git, yürü, hergele seni, İsmail, sen de eve git. Pardon top senindi dimi, tamam, sen kal, Nobre o zaman sen eve git. Bütün toplar da bana atılsın.”
Nihat’ın bu takımın bir şeyleri olabilmesi, ona buna posta koyabilmesi için, taraftardan da önce arkadaşlarına ispatlaması gerekiyor kendini. Ama bugün çok güzel gördük ki Nihat’a oynadığı top ve fakat aldığı para yüzünden kimse böyle bir saygı borcu hissetmiyor. Oyuna girdiği andan itibaren baktık, artık form, moral falan da değil, koşacak gücü de kalmamış, antrenman falan da yapılmıyor belli ki, bırakmış olayı Nihat. Sene bitti nasolsa. Sene bitti nasolsa diyerek ödemeler de iptal edilir bedava oynanır ya hep, çalışmama hakkın var Nihat.
Bu görüntüde bir takımın bir maçtan puanla ayrılabilmesi için gereken tek şey oldu işte dün. İnanılmayacak bir kişisel hata, penaltı, gol. Aynı Gaziantep kupa rövanşındaki penaltı, akıl alacak gibi değil ama hakeme aynı Gaziantep maçındaki itirazlar.
Penaltıya sebep olan Gineli topçunun yüzünde öyle bir ifade var ki pozisyondan sonra, inanılmaz bir haksızlığa uğramış, ama yapacak hiçbir şeyi olmayan, ezilmiş, mağdur edilmiş, yazık edilmiş, vurulup ağzından lokması alınmış, hakkı yenmiş bir gariban tiplemesi nasıl olur deseniz, derim aha bu tip işte. Adam inanılmaz bir Küçük Emrah ifadesi içinde, ağlayacak neredeyse “Bunu bize nasıl yaparsınız, ben ne yaptım???” halleriyle.
İzlemeyenlere söyleyelim, bu uğradığı haksızlıktan ağlama noktasına gelmiş arkadaş, “Nasılsa arada kaynar…” hesabıyla sanırım, yükselip smaç vuruyor topa. Yani elle dokunmak falan değil bu.
İsmi Kamil. Araştırdım, Gineli Müslümanlar sayfasında falan adı var adamın başlık olarak.
Erkek sporu diyorsunuz, delikanlı sporu diyorsunuz, şu sahalarda en erkek olamayacak adamın söyleyeceği yalanları söylüyorsunuz.
Sahaya boynunuzda haçla, cevşenle çıkıyorsunuz, maç boyu onun bunun hakkını yiyor sahtekârlık yapıyorsunuz.
Özellikle Brezilyalılar için söylüyorum hep, en koyu Hıristiyan biziz diyorsunuz, her cinlik sizin işiniz.
Maç öncesi maç sonrası her cümlenizde on tane Allah kelimesi kullanacak kadar Müslümansınız, Gineli Müslüman diye neredeyse kartvizit yaptıracaklar utanmasalar, duruşunuzla suratınızla artistliklerinizle bütün arkadaşlarınızı yanıltıyor, tribünleri galeyana getiriyorsunuz. Yahu hiç mi utanmıyorsunuz?
Son olarak da Mehmet Sedef. Kardeşim senin Beşiktaş’la derdin ne tam olarak?
Teoman Akben
[adrotate banner=”83″]