Sessiz ama Derinden
Son yılların en keyifli sessiz ikinci yarısı sonrası, bu skorla finali garantiledik gibi. “Daha belli olmaz” dese de Gaziantepli futbolcular, bunu dedirten skor değil, Beşiktaş.
Bir frikik bir maçı ancak bu kadar değiştirebilirdi, nitekim Simao’nun ayağını artık iyice ezberlemiş köşe sonrası maç bambaşka bir kimliğe büründü. İlk yarı Schuster’in ilk yarısıyken, Guti’yi oyundan alışıyla ikinci yarı Tayfur’un oldu. Guti hiçbir şeye değişilecek adam değil, dünya bir yana, zekâsı, ipek dokunuşları bir yana, ama orta saha oyuncusu, oynamadığı gün hakikaten çekilmiyor. Bu azabı Sergen’le yıllarca çekmiş Beşiktaş için bu gayet bilindik, ama tahammül kalmamış bir durum. Tayfur’un buna müdahalesi, maçı Beşiktaş’a getiren adım oldu.
Simao aynı derecede etkili olabilir mi rövanşta bilinmez. Fakat Gaziantep orta sahasının üstümüze gelmelerini engelleyecek formüller şart. Çünkü Simao bilinmez, ama Rüştü aynı kurtarışları her maç yapamayabilir. Gaziantep cephesine “Daha her şey bitmiş değil” dedirten de bu. Yoksa normal şartlarda liginin en köklü, en saygın takımına 3-0 yenildikten sonra, hala “Dur bakalım…” demek hiçbir takımın harcı değil. Yine de Beşiktaş’ın dışarıdan nasıl göründüğünü görmek, şapkayı bir kez daha önümüze koymak için güzel bir örnek.
Son söz taraftara, malum guruba.
Her kademesiyle başarısız sezonun en günahsız halkası gibi duran bu seyirci, cezayı getiren maçla Beşiktaş’a büyük kötülük yaptı. O gün küfüre katılmadığı halde şu maçı onlar yüzünden seyredemeyen taraftarlara da, takımına da, yönetime de büyük zarar verdi. Neyse ki maç hasarsız atlatıldı, ama bir takımın elinde kalmış son silahın namlusuna kendi elinle ot tıkamak, iş değildi.
Yönetim, kendi hali ortada olduğu için “Bu nasıl taraftarlık?” diye sorabilecek durumda değil. Zaten bu gurubu tekrar karşısına almaya cesaret etmesi de beklenen bir şey değil. Taraftara bir şey diyemediği için şu cezaya yaptığı bir itiraz var, bu itiraza inanan ve bir sonuç bekleyen bir Beşiktaşlı var mıydı bilmiyorum. Reddediliş sonrasında yazılan bildiri bile komedi.
Bu işin tek suçlusu var, o Beşiktaş taraftarı. Peki bu taraftara cezayı kim kesecek? Futbolcuya, teknik direktöre, yönetime, kulübe kesilen cezalarda hep bir otorite makam, bir yürütme ve yargı müessesesi var. Her yaptığı yanına kar kalan, takımını seyircisiz bırakıp, cezayı yiyince sıvışıveren, ama iş ona buna sövmeye, istifaya davete, ona buna gelince herkesten önce koşan bu taraftar, Gençlerbirliği maçına hangi yüzle gelecek? “Yunus Katliamına Hayır!” pankartı açana kadar, “Hatamız yüzünden, insanları sizi izlemekten; sizleri, ihtiyacınız olan destekten; kulübü ise, gelirden mahrum bıraktık. Saçmaladık, affedin” pankartı açacaklar mı ilk iç saha maçında, bu kadar olgunlukları, özeleştiri tarafları var mı merak ediyorum.
Teoman Akben
[adrotate banner=”113″]