444 1903 Tele Taktik
Saha yerine televizyondan izleyince daha iyi görmüş olduğunu ümit ediyoruz Mustafa Denizli’nin Nihat ne oynuyor, Tello ne oynuyor, Tabata ne oynadı. Farklı kamera ve açılar var, daha yakın çekim var, tekrarlar var… Yine de göremediyse ve Tabata oturacaksa bir sonraki maç, Nihat’la Tello ise bu takımın ihtiyacı, Demirören’e 3 yıl daha katlanacağız, sana da katlanırız hocam istediğin kadar.
İyi bir antrenörün, dün iyi oynamayan, ama iyi oyunculardan kurulu takımına karşı oynadı Beşiktaş. Nerede hangi mevkide oynadığı çok anlaşılamayan, ama oyuna girdiği andan itibaren takımının sol kanadını komple sahiplenen Hurşut ve kesinlikle çok büyük bir yetenek olan Burhan, izleyicilere futbol adına keyifli anlar yaşattılar. Kırmızı-Siyah kürsünün tepesinde ise Mustafa Pektemek var. Çalımıyla driplingiyle, şutuyla bu kadar komple bir forvet, şu anda dünyada 3-5 takımda var. Çıktığında vuramadığı tek kafa topu yok. Hem de ne çıkmak; zıplıyor, onun havada durduğu süre içinde siz yere düşüp bir kez daha zıplayın, o hala havada. Galatasaray’ın kendisi için girişim ve çalışmaları hızla sürüyor. Beşiktaş ise bakıyor. Ligde yabancı kontenjanı belli, seninki zaten yıllardır dolu, kurtuluşun Türk oyuncusu, onun alınabilecek oynatılabilecek kapasitede olanı belli, 3-5 adam var yok ve sen her çıkana sadece bakıyorsun. Mehmet Topuz’u kaçırdın, Özer Hurmacı aklına bile gelmedi, Altıntop’larla zaten işin yok, Ali Turan desen öyle, şimdi de Mustafa Pektemek gidiyor. Sen kimi yakaladın, İsmail Köybaşı’nı, ne verdin 5,5milyon, nerede, kulübede.
Kızmayalım, sahaya dönelim, Mustafa Denizli’nin tele taktiğiyle gelen değişiklikler Beşiktaş’ın belki 3-1 kaybedebileceği maçı, 4-1’le şölene çevirdi. Numara 4, 4, 4 diye başlayınca Beşiktaş da 4 yaptı. Yine de 2-1’e kadar ara sıra Mustafa ile Rüştü arasında geçen maç, Bobo’nun golünden sonra bitti. Bakıyoruz Yusuf ve Holosko’nun girişiyle gelen 3 gole, Yusuf iki asist, Holosko bir gol, bir asist. Tabata’ya bakıyoruz, zorluk derecesi on üzerinden yedinin üzerinde 10’a yakın pas ve uzun top atmış maç boyu, hedefi bulmayan sayısı sıfır. Maçın en çok koşan ismi kim, 11.000 metreye yakın koşusuyla yine O, bir de muhteşem gol. Şu anda ligde bu vuruşlarda ayağını bu kadar hızlı biçimde çeviren bir oyuncu daha yok. Telefon kulübesinde falsolu pas verebilecek bir bilek. Allah nazardan saklasın, Mustafa Hoca’dan saklamasın.
Bunlara Bobo’nun formsuzluğunun yanında, İbrahim’lerin üstün formu, Rüştü’nün ekstra gecesi, Sivok’un neredeyse ilk yarıdan hat-trick yapacak performansı eklenince dün gece, güzel bir sonuç çıktı ortaya. Nasıl oldu bu, 3-4 yazıda bir değindiğim konu, pozisyonlara bu kez doğru isimler girdi. Beşiktaş bir Kayseri, Sivas veya Diyarbakır maçında girdiğinden daha fazla sayıda pozisyona girmedi Gençlerbirliği maçında. Ama bu sefer doğru isimlerle girdi. Ernst, Fink veya Ekrem’le girilen tek bir kale önü pozisyonu, onlarla kaçırılan tek gol olmadı. Hep söylüyorum, Ekrem’le gol pozisyonuna girseniz ne olur, girmeseniz ne olur? Bobo orta sahada gezerken, Ernst’le Fink’le gol pozisyonuna giriyorsanız, o sizin bir şeyleri yanlış yaptığınızı gösterir. Bu isimlerle gol pozisyonuna girseniz ne olur sözümü değiştiriyorum, bu isimlerle golü atsanız ne olur? Bir şeylerin yanlış gittiği bu kadar ortadayken, o attığınıza karşılık iki tane yersiniz. İbrahim Toraman’la penaltı kovaladığımız Bursa maçı en son örneği.
Son söz, kendisine karşı oynadığımız her maçtan sonra olduğu gibi yine Serdar Kulbilge’ye. Büyümüyorsun çünkü Serdar. Akıllanmıyorsun. San Marino kalesinde Brezilya önüne çıkmış gibi, 8. dakikada süre geçirmeye oynuyorsun. Sol dizinle –o da arkadaşının karnına– çarpıp, sağ dizini tutarak yerlerde kıvranıyorsun. Oraya buraya bağırıyorsun. Galip falan bile değilsin. Maç 0-0, dakika 8 daha. Kimsenin dokunmadığı pozisyonda, eldivenini çıkarıp, hakeme parmağındaki şeytan tırnağını gösterip, yerlerde yuvarlanarak sedye istiyorsun. Ondan sonra Abdullah Avcı’ya kızıyorlar “Engin Baytar gibi futbolcular istemiyorum futbolda” dedi diye. Engin’ler, Serdar’lar mı güzel, Tabata mı?
Katiliyorum, latife bir yana,esasinda Amerikan futbolunda oldugu gibi sahanin disindan ve yukarisindan bence oyun daha iyi goruluyor.
Amerikan futbolunda olan o sistemi bizim hoclarimiz en guvendigi yardimcisini yukariya cikararak bu isi yapabilir.
Mustafa Hoca’da belki bu maci televizyondna seyrederken her seyi dah iyi gordu belki…..Yani bir yonden Besiktas’i bir taraftar gozu ile yonelti.
Umarim,yanlislarini gormustur.Kendisine acil sifalar diliyorum.