HaberSpor Haberleri

Kehanetler de çuvallar

Teoman AkbenHer serinin bir sonu vardır elbet. Ama olmadık maçlarda bozulan seriler her zaman daha büyük acı verir. Bakınız “kulüp içi dertlerden hafta boyu antrenman yapmamış takımı kendi sahanızda yenemeyerek bozulan seriler”.

Beşiktaş’ta ilk yarı hiç fena gitmedi aslında işler. İki kez Nobre ile, birer kez Ernst, Nihat ve Ferrari ile kaçan goller, auta giden gollük şutlar, bindirmeler, ortalar ve kaleye 1 kez gelebilen bir Diyarbakırspor.

Ne olduysa ikinci yarı oldu. Bir rötuş ihtiyacı hissetti Mustafa Hoca, onda da arabanın vuruk yeri olan Nihat’a değil, çizik yer olan Yusuf’a dokundu. Nihat için ne denebilir artık bilmiyorum. Nihat için bu ısrar niyedir, Mustafa Hoca zaten bitik vaziyetteki Nihat’ı artık seyirci gözünde de bitirmeye ant mı içmiş durumda, bunu birinin sorması lazım. Maç sonu röportajında “Artık oynatarak değil dinlendirerek mi kazanmaya çalışmayı denemeli acaba?” şeklinde gelen soruya “Oynatmadan nasıl kazanırsın?” diyor Hoca. Oynatarak Nihat’ı kazanıp kazanamadığımız bir tarafa, Beşiktaş’ın kaybettikleri –yerine oynayamayan kişi yüzünden kaçanlarla birlikte– herhalde bir 10 kadar gol, 3-5 arası puan. Buyur, oynat kazan.

Nihat en sonunda çıkıp da çift forvete dönünce Beşiktaş, işler iyiden sarpa sardı. Fenerbahçe çift forvete dönmeyi Kasımpaşa’ya üçlük edilerek ödemişti, biz ucuz kurtulduk. Oyun bitti, baskı bitti, bir de üzerine Diyarbakır oynamaya başladı, 8-10 santim farkla da golleri ofsayt oldu. Korner sayılarına bakalım, bu değişikliğe gidene kadarki bölümde 10-0, sonrasında 2-1. Yine de kazanır mıydı Beşiktaş; kazanırdı. İkinci devrede de Nihat ve Bobo’yla kaçan akıl almaz goller, “Seri buraya kadar” dedi.

‘Kaçan goller’ diyorum devamlı, bu kaleci hiç mi bir şey yapmadı, evet yapmadı. Beşiktaş’ın tam 4 pozisyonunda topun 3 metreden üzerine vurulması, Gökhan’ı büyük ihtimalle ‘Haftanın Kalecisi’ yapacak Salı günü sayfalarında. Ama hak etti mi; üstüne çarpıp duran topları geçtim, her aut atışında 30 saniye çalan, vuruşu yapmak üzere gelirken attığı adımın bile hesabını yapıp arada bir iki adım da çapraza atan bir kaleci etik tarafıyla hak eder mi bir 11’e seçilmeyi, bir de böyle düşünebilsek keşke.

Yine yetmedi, bir de kramp olayıyla uğraştık. Çarşamba maçı oynamadan, maç uzatmaya gitmeden, kora kor falan bir maç oynamadan son 4 dakikada 5 oyuncusuna kramp giren bir takım, ben bir Diyarbakırspor’u gördüm. Ziya Hoca diyor ki “30 yaşın üzerinde bir sürü futbolcumuz var, yoruldular.” Baktım ben Hocam, 30 yaş üstü futbolcu sayısı eşit iki takımın. Kramp girdi diye yerde yatan futbolcularından da sadece 31 yaşındaki Erdinç otuzun üzerinde. “Antrenmansızız, ondan” desen anlarım. Hakem ne verdi peki uzatmalarda yerde yatan bu ‘kramp’onlar için, söyleyelim, ekstra 1 dakika daha.

Son söz de seyirciye. Maç öncesi Diyarbakırspor seyircisine ve Diyarbakırspor’a gösterilen ilgi, sevgi, maç sonuna doğru yine tepkiye, ıslığa, yer yer küfüre dönüştü. Maç sonu alkışları ayrı tutarsak, işler yolunda gitmeyince, dostluk bitti. Bizde milletçe hiçbir şeyin ortası yok. Ya düşman olmalıyız bir takıma, ya onla acayip dostluklar kurmalıyız. Bir tarafta düşmanlarımız var, diğer yanda Bursankara’larımız. Nefret ettiklerimiz var, Manisakarya’larımız var. Diyarbakır ya PKK, ya karşılıklı “Siyah-Beyaz”, “Kırmızı-Yeşil” çekilen kanka. Ortası neden yoktur bu işin, dünyada derbiler dışında böyle düşmanlıklar dostluklar aynı ligin hangi iki takımı arasında var bilmiyorum.

Teoman Akben

sampiyonlar ligi WTS 2

Dikkati Çekenler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu