HaberSpor Haberleri

Eskişehir’e Eski Adet: 0-1

Teoman AkbenRakiplerin birbiriyle oynadığı haftada 3 puanı cumadan cumartesiden cebe koyup, pazarı yaya yaya beklemek kadar güzeli yoktur herhalde.

Öncelikle bize bu rahatı yaşatan Doğa – Ivesa ikilisine teşekkürler. Teşekkürümüz onlara, çünkü Mustafa Denizli bu golü Beşiktaş attı sayıyorsa, daha çekeceğimiz çok sıkıntı var bizim. “Beşiktaş attı” denecek pozisyonlar asıl bundan sonra yaşandı, ama Nihat’ın inanılmaz formsuzluğu, golden sonra eleğe dönen Eskişehir orta saha ve defansını cezalandırmamızı engelledi. ‘Denizli golü biz attık sanmasın’ dediğimiz gibi, aynı şekilde Nihat da geçen hafta atan kendiydi ve her şey bitti sanmasın. Önündeki adamın ayağına çarpan topun kontrpiyesi ile gelecek golüne değil, Nihat’ın bu maçtaki şu iki pozisyondan çıkaracağı gollerine ihtiyacı var Beşiktaş’ın. Bir futbolcu koşamaz, dersiniz ki yorgun, dersiniz ki kondisyonsuz. Bir futbolcu doğru yerde duramaz, doğru yere koşamaz, dersiniz ki yerini yadırgıyor, doğru yerde oynamıyor. Ama topu on beş yıldır kaleye roket hızıyla yollayan, kalecilerin en ulaşamadığı yerleri bulan bir adam, bir sene içinde nasıl önündekine bile vuramaz hale gelir, anlayan biri söylesin.

Bu maç için takım adına söylenebilecek en iyi şey, 20 gündür maç yapmayan Eskişehir önünde 8 günde üçüncü maçını yapmış haliyle kondisyonu Beşiktaş’ın. Bunun yanında Uğur İnceman’ın hakkını teslim etmek gerek. Bazı futbolcular sırf yüz ifadesinden, bakışından, el kol hareketinden kazanır. Tribünün 1 numarası olmaya sırf cakası yeter. Kimisi de sırf bundan kaybeder. Uğur İnceman, mülayim hali, saçı başı sebebiyle kaybetmeye daha yakın bu sebeple. Ama ona buna değil, oynadığına bakacak olduğunuzda Uğur’un, oynadığı her maç, takımın en verimli pas yapan, pasları en anlamlı olan futbolcusu. Alıyor, bakıyor, kafasında şekillendirdiği hücuma kalkış formatını bellekte kaydedip, yürüyüp ilerleyerek buna en uygun arkadaşını buluyor, veriyor. Bunları asıl yapması gereken, işi bu olan asıl kişi Tabata ise yine ikinci yarı yok. Bu kadar hızlı vazgeçebileceğin bir adamsa bu kişi, 11’e de alma Mustafa Hoca. Neyi var neyi yoksa herkesin ilk devrede bekliyorsan ortaya koymasını, Bobo’yu neden bu kadar bekliyorsun. Yusuf’un hasta, Delgado’nun sakat, Ernst’in cezalı, Tello’nun formsuz olduğu orta sahada Tabata’nın çok alternatifi yok, ama Bobo için kenarda Nobre var hiç olmazsa.

Birkaç gün boyunca maçla ilgili en çok konuşulacak detay, Ekrem’in atmadan önceki gol sevinci olacak herhalde. Doğrudur, yanlıştır, hiç o kadar önemi yok. Kariyeri boyunca kendisi, sezon boyunca da tüm bir takım böyle bir pozisyonu bir daha görmeyebilir. Kırk yılın başı yaşanacak bir olayın röntgeniyle ameliyatıyla uğraşmaya gerek yok o yüzden. Kaldı ki hatırlayan bilir, bu sahne aynıyla 10-0’lık Adana Demirspor maçında da yaşanmış ve Metin de gol yolunda parti vermişti.

Son olarak, tribünlerdeki kakofoni. Eskişehir taraftarının bizim İnönü’deki tribünlerden çok farkı yok: Kendilerini eğlendiriyorlar. 19 Mayıs gösterileriyle başladılar maç öncesi, 29 Ekim havasında marşlarla devam ettiler maçta, golü yedikten sonra da 10 Kasım havasında susup oturdular, bitti. Futbol taraftarının bilmesi gereken bir şey var diye düşünüyorum. Alakalı alakasız, maçın her saniyesinde bir tezahürat tutturmak, alakalı alakasız her dakika bir tribün güzelliği için kasmak zorlamak bu kadar gerekli midir? Bazen dur ve ne yaptığını izle istemez mi bu futbolcular? İlgisiz dakikalardaki ilgisiz tezahüratlardan, Güney Afrika’nın vuvuzela’sından beter bir keşmekeş gürültü içinde, hakemin maçta tepki koyulabilecek birçok kararı arada kaynadı gitti. İsrailli veya Yunan taraftarları değil, İngiliz, İtalyan, İspanyol seyirciyi örnek alması gerekiyor Türk taraftarın. Ama bizde onlar gibi taraftarlık yapana “tiyatro seyircisi” deniyor. Başka hangi ülkede var böyle bir tespit ve yakıştırma bilmem. Tuhaf.

Dikkati Çekenler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu