Fulya davasında önemli gelişme: Yargıtay mahkeme kararını bozdu
Beşiktaş’ın Fulya Projesinde zarara uğratıldığı ve üyelere bilgi verilmediği gerekçesiyle 2008 Mali Kongresi’nin iptali istemiyle açılan Fulya davasında mahkemenin verdiği karar Yargıtay tarafından bozuldu.
Fulya’dan karlı çıkan tarafın müteahhit firma olması ve Beşiktaş’ın çok büyük bir zarara uğratılması gerçeğinin ortaya çıkmasının ardından 2008 Şubat’ında yapılan Mali Kongre’de yönetimi ibra etmeyen kongre üyeleri Hürser Tekinoktay, Cengiz Sarıkaya, Altay Altın, Teoman Ayyıldız, Taşkın Mınık ve Atilla Odabaşı’nın açtığı davada mahkeme, ibra kararının yerinde olduğu ve dernek işlemlerinin denetlemesinin idari makamlara ait olduğunu öne sürerek davanın reddine karar vermişti.
Ancak Yargıtay mahkemenin verdiği bu kararı bozdu. Yargıtay’ın kararında yer alan “yönetim ve denetim kurulunun ibrasına ilişkin genel kurul kararının içerik denetiminin de yapılması, bilirkişi raporu içeriğinde saptanan olgular da dikkate alınarak dava dilekçesinde öne sürülen derneği zararlandırıcı işlemlerin gerçekten var olup olmadığının duraksamasız saptanması, bu nitelikte işlemlerin arlığı saptandığı takdirde bu işlemlerin genel kurula sunulan faaliyet raporlarında ve bilançoda gösterilip gösterilmediğinin, ibra öncesinde bu işlemler konusunda üyelerin bilgilendirilip bilgilendirilmediğinin belirlenmesi, genel kurulun ibra kararının içerik yönünden iptalinin gerekip gerekmediğinin de değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve soruşturma ile ve yersiz gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir” ifadeleri özellikle dikkat çekti.
Yargıtay kararının tam metni;
“Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davacılar tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü.
Dava, davalı derneğin 24.02.2008 tarihli genel kurul toplantısında yönetim ve denetim kurulunun ibrası yönünden alınan kararın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece dernek işlemlerinin denetlenmesinin idari makamlara ait olduğu, bu konuda mahkemenin denetim yetkisinin bulunmadığı, genel kurulda alınan ibra kararının usulüne uygun olduğu gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç ve gösterilen gerekçe davanın niteliğine ve yasal düzenlemelere uygun düşmemiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 83. maddesinde toplantıda hazır bulunan ve kanuna veya tüzüğe aykırı olarak alınan genel kurul kararlarına katılmayan her üyenin, karar tarihinden başlayarak bir ay içinde; toplantıda hazır bulunmayan her üyenin ise kararı öğrenmesinden başlayarak bir ay içinde ve her halde karar tarihinden başlayarak üç ay içinde ahkemeye başvurmak suretiyle kararın iptalini isteyebileceği açıklanmıştır. Dernek yönetim ve denetim kurulunun faaliyetleri nedeniyle ibrasının da genel kurul tarafından yapıldığı gözetildiğinde, anılan maddeye dayanılarak mahkemeden genel kurulun ibraya ilişkin kararının da iptalinin istenebileceği, böyle bir dava açılması halinde mahkemece alınan kararların sadece şekille sınırlı olarak denetlenmesiyle yetinilemeyeceği, talep bulunması halinde genel kurul kararının içerik denetiminin de yapılarak alınan kararların kanuna ve dernek tüzüğüne, iyiniyet kurallarına uygun olup olmadığının da iceleneceği, genel kurula sunulan yönetim kurulu faaliyet raporu ve bilançonun gerçeği yansıtmaması, bir kısım faaliyetlerin bilançoda gösterilmeyerek gizlenmesi ve bu şekilde genel kurula katılan üyelerin iradelerinin fesada uğratıldığının belirlenmesi halinde üyelerden gizlenen bu faaliyetler yönünden geçerli bir ibranın varlığından söz edilemeyeceğinden genel kurul kararının bu yönden de iptaline karar verilebileceği kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince, davacıların süresi içinde açtıkları asıl ve birleşen davada yönetim ve denetim kurulunun bir kısım işlemlerinin dernek tüzüğüne aykırı olduğunu, derneğin bu işlemler nedeniyle zarara uğratıldığını öne sürerek içerik denetimi yapılmak suretiyle yönetim ve denetim kurullarının ibrasına ilişkin dernek genel kurul kararının iptalini istedikleri anlaşılmaktadır. Mahkemece davadaki bu iddiaların değerlendirilmesi için bilirkişi incelemesi yaptırılmış ise de bilirkişi raporunda saptanan olgular da değerlendirilerek ibraya ilişkin kararın içerik denetimi yapılmamış, dernek işlemlerinin denetlenmesinin idari makamlara ait olduğu, bu konuda mahkemenin denetim yetkisinin bulunmadığı, genel kurulda alınan ibra kararının usulüne uygul olduğu gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir. Davanın niteliğine uygun araştırma ve soruşturma yapılmadan hüküm verilemez.
Hal böyle olunca mahkemece az yukarıda açıklanan hukuksal olgular gözetilerek yönetim ve denetim kurulunun ibrasına ilişkin genel kurul kararının içerik denetiminin de yapılması, bilirkişi raporu içeriğinde saptanan olgular da dikkate alınarak dava dilekçesinde öne sürülen derneği zararlandırıcı işlemlerin gerçekten var olup olmadığının duraksamasız saptanması, bu nitelikte işlemlerin arlığı saptandığı takdirde bu işlemlerin genel kurula sunulan faaliyet raporlarında ve bilançoda gösterilip gösterilmediğinin, ibra öncesinde bu işlemler konusunda üyelerin bilgilendirilip bilgilendirilmediğinin belirlenmesi, genel kurulun ibra kararının içerik yönünden iptalinin gerekip gerekmediğinin de değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve soruşturma ile ve yersiz gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacılar yararına bozulmasına, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde davacılara ayrı ayrı iadesine karar verildi.”
[adrotate banner=”182″]